Medeniyet ve Mesnevi okumalarına hazırlık -1-

İki yıldır Amsterdam’da Mesnevi Okumaları icra ediliyor. Şimdi Den Haag’da da Mesnevi Okumaları başlıyor. Programın içeriğini dostum Ali Yağcı ile istişare ettik. Mesnevi okumalarına giriş mahiyetinde en az sekiz hazırlık toplantısının yapılmasında karar kıldık. Hazırlık toplantılarında ‘Medeniyetimizin kurucuları ve Hoca Ahmed Yesevi ile tanışma’ konulu bir sunum da bana düştü. Çok zor ve bir o kadar da ağır bir konu seçtiğimi son anda farkettim. Bir akşam toplantısında bu konuyu anlatmam imkansızdı. Ancak bazı isimleri hatırlamak ve Hoca Ahmed Yesevi hakkında da kısa bir giriş yapmaya karar verdim ve geçen hafta anlatmaya çalıştım. Sunumumu kısaca burada da anlatmaya gayret edeyim.
İsterseniz kuruculardan önce, değerli ziyaretcim ve medeniyet kavramına değinelim.

Den Haag’daki toplantıya bir gün kala, elimdeki Hoca Ahmed Yesevi ile ilgili dergiler ve kitapları okudum. Öğle saatlerinde Hollanda Uygur Vakfı Başkanı Sadıkcan Seley aradı. Yerimde olup olmadığımı, bir misafirle ziyaretime geleceğini söyledi. Ben de ‘buyurun gelin’ dedim. Yarım saat geçmedi ki, kapıda hiç beklemediğim kadim dostumuz, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir göründü. Heyecanlandım. Türkevi salonuna geçtik. ‘Ancak bu kadar olur’ diyorum içimden.

Dayanamıyorum, açıkca söylüyorum: ‘Hanım efendi, kaç gündür, Kaşgarlı Mahmud, Satuk Buğra Han, Yusuf Has Hacip, Farabi ve Hoca Ahmed Yesevi hakkında kitap ve dergi okuyorum, sizin doğduğunuz toprakları, Kaşgar, Buhara, Semerkant, Yesi’yi zihnimde geziyorum’ diyorum. Bu sözler üzerine Rabia hanım çok heyecanlanıyor. Öyle ki bir ara hepimiz gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Ve elimdeki Yesevi temalı Referans ve Yesevi dergilerini kendisine hediye ediyorum. Oracıkta, derin ve bin yılı içine alan kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. Doğu Türkistan’ı yeniden yad ediyoruz. Yeni bir tasavvurla Gözyaşı Medeniyetinin dirilişine olan inancımızı tazeliyoruz…

Evet, Medeniyet kavramı gündeme gelmişken, bir konuya dikkat çekmeliyim. 2013 yılından itibaren Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde ‘Medeniyet Tasavvurumuz’ üzerine konferanslar veren kadim bir dostumuz var: 64’üncü Hükümetin Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal. Amsterdam, Brüksel, Bremen ve diğer şehirlerde yaptığı konuşmalarında bin yıllık geleneğe nasıl yabancılaştığımızı anlatıyor. Kaybolan zihinsel kodlarımızın yeniden keşfedilmesine dikkat çekiyor. Medeniyet’in çok güçlü olduğunu söylüyor. ‘İnsanın zihinsel kodlarını ve genetiğini belirleyebilen ve insanın nesilden nesile aktarabildiği bakış açısını, hayatı kavrayışını ve kendisinin kim olduğunu beliryelen çok temel bir olgudur Medeniyet’ diyor. Ve ifade ettiği can alıcı bir cümle ise şöyle: “Eğer medeniyet tasavvurunuz yoksa, ne yaptığınızın fazla önemi yoktur.”
Kadim dostumuzun bu gayretlerinin hayırlara vesile olcağına inancımız tamdır. Toplantılarının kaçırılmamasını öneririz.

Medeniyet ve kültür kavramlarının sosyolojik tanımlamalarına hiç girmeyelim. Çetrefilli ve bir o kadar da geniş bir alan. Anlaşılabilir ve genel anlamda Medeniyet kavramı: ‘Milletlerin veya insanlığın bilim, inanç, estetik, sanat, mimari ürünlerinin toplamı’ olarak karşımıza çıkmakta. Yani Medeniyet maddi ve manevi varlıklarımız ve değerlerimizdir. Bizim medeniyet anlayışımız, ya da tasavvurumuz ise, İslam’a girdikten sonra yeniden şekilleniyor. O Nur’un şehre yansımasıyani Şanlı Peygamberimizin ilk Medine ifadesini kullanmasıyla’ başlıyor hikameyimiz. Artık, var oluşu, tabiatı, eşyayı anlamlandırmayı bu zaviyeden görmeye başlıyoruz. Ve bu bakış açısını yaptığımız işimize ve  ilişkilerimize yansıtıyoruz. ‘Bilinmeyi’ bu şekilde idrak etmeye gayret ediyoruz.

‘Medeniyetimizin kurucuları kimlerdir?’ sorusunda, ilk aklımıza gelenler kimlerdir? İslam’a girdikten sonraki dönem için, hiç şüphesiz Şanlı Peygamberimiz ve dava arkadaşlarıdır. Abdul Kerim Satuk Buğra Han, İmamı Azam Ebu Hanife, Imami Maturudi, Kaşgarlı Mahmud, Yusuf Has Hacip, Hoca Ahmed Yesevi, Farabi, Ibni Sina, v.d. Medeniyetimizin Anadolu’ya aktarıcıları ise; Hacı Bektaş Veli, Mevlana Celaleddin Rumi, Ahi Evran, Sarı Saltuk, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli, Itri.. v.d.  Ayrıca bu Medeniyetin mirascıları, çocukları vardır. Onlar bugün Türkistan, Anadolu, Balkanlar, Avrupa ve dünyanın diğer yerlerine dağılmışlar. Onlara düşen görev Medeniyetimizin kurucularını ve aktarıcalarını iyi bilmek, anlamak, özümsemektir. O değerleri günümüz şartlarında aktüelleştirmek, güncellemek yani yeniden iman etmektir.

Evet. Den Haag’daki Mesnevi okumaları çerçevesinde, ‘Medeniyetimizin kurucuları ve Hoca Ahmed Yesevi ile tanışma’ konulu sunumun giriş bölümüne değindik. Medeniyet kavramını tanımlamaya gayret ettik. Türkler’in İslam’a girdikten sonraki Medeniyet kurucuları ve Anadolu’ya aktarıcılarının isimlerini saydık. Konumuzun devamı olan Piri Türkistan Hoca Ahmed Yesevi’ye de gelecek yazıda değinelim…

Veyis GÜNGÖR
2 Aralık 2016

 

 

Scroll naar boven
Scroll naar top