Avrupa’nın farklı ülkelerine yerleşmiş Türk toplumunun önemli bir kesimini gençlik oluşturmaktadır. ‘Üçüncü ve dördüncü nesil Avrupalı Türk gençleri’ olarak anılan bu grup, babaları ve dedelerine göre farklılıkları olan bir topluluktur. Ebeveynlerinden birinin ya da ikisinin Avrupa dışından olan bu grup, sosyal bilimciler tarafından, ‘göçmen-yabancı kökenli’ olarak tanımlanır. Bu katogoriye dahil olan gençlerin, genellikle içinde yaşadıkları ülkelerin dilini konuşma ve anlamada sorun yaşamadıkları önemli özelliklerindendir. Dolayısiyle, teorik olarak bu grubun uyum sorunu da bulunmamaktadır. Buna raǧmen içinde yaşanılan topluma katılım ve temsilde dışlanma ve ayırımcılıkla karşılaştıkları, kendi grup ve toplumlarına sıǧındıkları gözlemlenmektedir. Bu gençler, Avrupalı üçüncü ve dördüncü nesil toplumsal temsil olarak; siyaset, eǧitim, ekonomi, kültür ve sanat, sivil ve gönüllü kuruluşlar gibi deǧişik alanlarda bayraǧı teslim alacak aktörlerdir. Bu makalede sözkonusu olan Avrupalı Türk gençlerinin, kimliklerinin oluşması, Türkiye ve Avrupa ülkelerine aidiyet ve sadakatları, Avrupa’nın karşılaştıǧı güncel sorunlara ilgileri ve muhtemel gelecek perspektifleri üzerinde durulacaktır.
Kimlik ve gençlik
Avrupa’da doǧup, büyüyen ve yetişen
Türk gençlerinin kimlik meselesinde ilk karşımıza çıkan gerçek, gençlerin çok
yönlü kimliklere sahip olmalarıdır. Özellikle yüksek okul ve üniversite mezunu
Türk gençleri, çok yönlü kimliklerinin bir zenginlik olduǧunu düşünmektedirler.
Gençler, Türk kimliklerinden gurur duyduklarını ama doǧdukları ülkeler için de
sorumluluk duygusu taşıdıklarını(1) ifade etmektedirler. Bir Türk öǧrenci
derneǧi üyesi genç, ‘Ben kendimi farklı
görmek ve hissetmemeye çalışıyorum. Ama Hollandalı bir Türk olduǧumun da kabul
edilmesini istiyorum. Kendimi asla inkar edemem’ ifadelerini kullanıyor.
Avrupalı Türk gençlerinin kimliklerinin şekillenmesinde, hiç şüphesiz aile,
arkadaş çevresi, sivil ve gönüllü kuruluşlara ilgisi önemli rol oynamaktadır.
Bununla birlikte, içinde yaşanılan ve hareket edilen toplumun gençlerle
ilişkileri, kimliklerinin oluşmasında etkendir. Yapılan evlilikler ve seçilen
eşler de bu etkenlerdendir.
Diǧer taraftan, toplumda var olan ırkçılık ve ayırımcılık da, Avrupalı
Türklerin çok yönlü ya da karma kimlikli olmalarını beraberinde getirmektedir.
Özellikle, göçmen geçmişi olan gençler üzerinde yapılan araştırmalarda,
gençlerin çok yönlü kimliklerle rahat hareket edip etmediklerine bakılmış.
Gençlerin çoǧunluǧunun, yüzde yetmiş oranında, çok yönlü kimliklerle toplumda
daha başarılı oldukları tespit edilmiş. Geriye kalan gençlerin ise
zorlandıkları, toplumda saǧlıklı davranış sergileyemedikleri görülmüş. Çok yönlü
kimlikler şartlara göre deǧişkenlik gösteriyor. Göçmen kökenli gençler, okulda
öǧrenci, evde kız veya erkek çocuǧu, müslüman, Faslı, Türk, ateist gibi
kimliklerle anılmaktalar (2).
Aidiyet ve sadakat
Avrupalı
Türk gençlerinin toplumda ve hasseten siyasette karşılaştıkları önemli sorulardan
birisi de, hiç şüphesiz aidiyet ve sadakat meselesidir. Araştırmacılar, Avrupa’da
kimlik meselesinin çok fazla politize
edildiǧine dikkat çekerek, özellikle Avrupa siyasetinde yükselmek ve ilerlemek
isteyen Türk ve göçmen gençlerine,
‘Almanya’ya, Hollanda’ya veya Belçika’ya ne kadar sadıksın’ diye
sorulduǧunu belirtmekteler.
Oysa, gerek Avrupa politikacılarının, gerek gündem oluşturucuların unuttukları
ya da pek dikkat etmedikleri bir nokta ise, Avrupalı Türklerin ailelerinin bir
bölümünün Türkiye’de olduklarıdır. Avrupa siyasetinde Türk ya da göçmen kökenli
olup, milletvekili olarak görev yapanların en çok karşılaştıkları eleştiri, ebevenlerinin
geldikleri ülkelerle olan aidiyetleri ve Avrupa ülkelerine duydukları
sadakattır. Kaldı ki, Türk kökenli gençler toplumda, ‘sen bir göçmensin, ekstra dikkat et’ gibi tatlı-sert uyarıyla yetişiyorlar.
Bütün bunların yanısıra, özellikle ana akım siyasi partilerden (Sosyal
Demokratlar, Hıristiyan Demokratlar, Liberaller) ayrılıp, daha doǧrusu parti
içinde yükselmelerine imkan verilmediǧi için ayrılıp yeni parti kuran ve
meclise giren Türk kökenli gençler için, yer yer ‘Ankara’nın uzun kolu’
yaftalaması yapılmaktadır.
Gerek Türk gençlerinin aidiyet ve sadakat sorgulaması, gerekse diǧer suçlamalar,
Avrupalı Türk gençlerinin siyasetle aralarına mesafe koymalarına, ya da göçmen
kökenlilerin oluşturdukları siyasal organlara yönelmelerine sebep olmaktadır.
Oysa, Avrupalı Türk gençlerinin ebeveynlerinin köklerinin Türkiye olması, gençlerin Türkiye’ye aidiyet duymalarını izah etmeye yetmektedir. Avrupalıların bu konudaki eleştirileri ‘iki yüzlülük’ olup, Avrupa’nın günlük gerçeǧinin göçmenlerle renklendiǧinin farkına varılmadıǧının bir ifadesi olarak görülebilir.
Güncel sorunlar ve gençlik
Amerikalı sosyolog Roger Waldinger
(California Üniversitesi), seküler Avrupalıların ilerici düşünme şekillerini,Avrupalı Türk gençleri ve kısmen
diǧer göçmen gençlere dayatmaları, gençlerin başta Türkiye olmak üzere diǧer
ülkelerdeki gelişmelere dikkat kesilmelerine yol açtıǧını belirtiyor. Hatta,
yüksek okul ve üniversite mezunu Türk ve göçmen gençlere bile Avrupa’nın
özgüveni veremediǧi, gençlerin özgüveni Türkiye gibi ülkelerdeki gelişmelerle
ya da ‘Türk olmak’la buldukları ifade edilmektedir (aktaran: Froukje Santing ve Floris Vermeulen, 2016).
Diǧer taraftan, Avrupa ülkelerinin karar vericileri ile medya ve siyasetçilerinin,
Türkiye ve diǧer ülkeler hakkında yaptıkları açıklamalar, yayınlar ve yorumlar
da, gençleri reaksiyoner bir konuma itmektedir.
Böyle bir mekanizma, hızla Avrupalı Türk gençleri ve diǧer
göçmen kökenli gençlerin kendi aralarında ve toplumda segregasyon sürecini
hızlandırmaktadır. Segregasyon, gençlerin bir bölümünün şehirlerdeki
göçmenlerin yoǧun olarak yaşadıkları mahallelerde kendi aralarında buluşma ve
kaynaşmayı teşvik etmektedir. Bir bölüm göçmen kökenli gençlerin ise
mesleklerindeki başarıdan dolayı bu mahallelerden göç ettikleri gözlemlenmektedir.
Her iki grup Türk gençlerinin genel anlamda Avrupa’nın güncel sorunlarına, göç
ve mülteciler, iklim deǧişiklikleri gibi sorunlara uzak kaldıkları da
söylenebilir.
Ancak, ABD’de polis şiddetiyle
öldürülen siyasi Goerge Floyd olayına ilişkin, son haftalarda
başta Amsterdam Dam Meydanı olmak üzere, farklı şehirlerde ve yine Amsterdam’ın
Kuzey Doǧu’sunda yapılan gösterilerde, göçmen kökenli gençlerin yoǧunluǧu
dikkat çekti.
Black Lives Matter gösterileri, çok
farklı etnik kökenli gençler tarafından ve tabii ki Hollandalı gençler
tarafından desteklendi (3).
Sivil ve gönüllü
kuruluşlar
Avrupalı
Türk gençlerinin temsil açısından görev aldıkları en somut alanlardan birisi de,
sivil ve gönüllü Türk kuruluşlarıdır. Avrupa’da birinci nesil tarafından temelleri
atılan ve ikinci nesil Türkler tarafından yürütülen dernek, vakıf, cami,
federasyon, cemiyet faaliyetlerinde, artık üçüncü nesil görev almaya
başlamıştır. Dördüncü nesil de faaliyetlere katılım açısından bu alanda
görülmektedir. Üçüncü neslin bayraǧı devraldıǧını en somut bir şekilde ifade
eden somut bir vaka, Hollanda’nın Hoorn kentinde tezahür etti. Hoorn’da yaşayan
Türklerin hayata geçirdikleri Türk Kültür Vakfı’nın 40. kuruluş yıldönümü kutlamaları
programı, ellerinde mikrofon olan üçüncü nesil gençlerden bir bayan ve erkek tarafından
sunuldu. Program, Hollandaca ve Türkçe sunuldu. Program Hoorn Belediye Başkanı
Jan Nieuwenburg’un hazır olduǧu ve Hollanda milli marşı Wilhelmus ile İstiklal marşının ayakta okumasıyla başladı. Program,
tipik bir üçüncü nesil Türk gençliǧinin özelliklerini taşımaktaydı. Gençler
Türkiye ve Hollanda’ya aidiyetlerine vurgu yaptılar. Hollanda Türkiye
ilişkileri olmak üzere, Hoorn ile Türkiye özel ilişkilerini anlatan
fotoǧraflarla bir slayt gösterimi oldu. İlişkilere örnek olarak Hoorn’daki
Turfhaven caddesindeki Pakhuis isimli binanın duvarındaki
Hollanda-Türkiye ticari ilişkilerini yansıtan Türk ticaret gemisi kabartması
gösterildi. Hollanda’da Türk kahvesi ve çayının içildiǧi ve Kaag firmasına ait
tarihi binada 1793’ten bu yana Türk bayraǧının dalgalandıǧı fotoǧraf
yansıtıldı. O yıllarda firmanın hazırladıǧı, “wie Turkse koffie drinkt weet
eerst wat koffie is!”(Kahvenin ne
demek olduǧunu Türk kahvesini içen anlar)ibaresinin yer
aldıǧı el ilanı gösterildi.
Yine, onsekizinci yüzyılda bir lale soǧanı karşılığında satın alınan tarihi bir
evin fotoǧrafı da gösterilenler arasındaydı. Program boyunca üçüncü nesil
Türklerin icra ettikleri müzik programına yer verildi (4).
Bu ve benzer örnekler, Avrupalı Türk gençlerinin sivil ve gönüllü kuruluşlarda
görev almaları ve Türk toplumunu temsil etmeleri Avrupalı Türklerdeki sosyal
deǧişimi anlatmaktadır.
Tabiki, diǧer taraftan Avrupalı Türk gençlerinin sivil ve gönüllü kuruluş
alanında yeni kurum ve kuruluşlarla topluma hizmet etmeleri kaçınılmazdır.
Gelecek perspektifi
Üçüncü
nesil Avrupalı Türk gençlerinin bazı özelliklerine işaret edildikten sonra,
onların Avrupa ülkelerinde nasıl hareket edecekleri, gelecek perspektiflerinde
hangi deǧerlerin rol olacaǧını, Türkiye ve içinde yaşadıkları ülkelerle
ilişkileri hakkına genel olarak şunları söylemek mümkündür:
– Avrupalı Türk gençleri çok yönlü ya da karma kimliklere sahip. Sahip olduǧu
kimliklerle başarılı olmayı, topluma katılmayı öncelemektedir. Gençlerin kimlik
oluşum ve şekillenme süreci, ebeveynlerinin köklerinin bulunduǧu Türkiye-Anadolu
deǧerleri ve içinde bulundukları Avrupa ülkelerinin deǧerleri başta olmak üzere,
karşılaştıkları sorunlar, kurdukları ilişkiler, yaşadıkları tecrübeler ve diǧer
gelişmeler etkilemektedir.
-Avrupalı Türk gençleri, bir çok gelişmenin etkisi ve psikolojik olarak, başta
Türkiye olmak üzere, içide yaşadıkları ülkelere aidiyet ve sadakat duyguları
taşımaktadırlar. Bunu bir zenginlik olarak gören gençler, bu zenginliklerinin Avrupalılar
tarafından da kabul edilmesini, çeşitli bahanelerle, özellikle siyaset olmak
üzere farklı alanlarda dışlanmamalarını istiyorlar.
-Avrupalı Türk gençleri özellikle Avrupalıların bazı dayatmalarından dolayı,
Avrupa’nın güncel sorunlarına ilgi duymama, özgüvenlerini Türkiye’deki
gelişmelerle yenilemeyi denemeleri, Avrupa karar vericileri tarafından
düşünülmesi gereken bir meseledir. Avrupalı Türk gençlerinin enerji ve
ilgilerinin Avrupa güncel sorunlarına yönlendirilmelidir. Bu, hem Avrupa
Türkleri ve Avrupa hem de uzun vadede Türkiye-Avrupa ilişkileri için önem
arzetmektedir.
-Avrupalı Türk gençlerinin başta Türk sivil toplum ve gönüllü kuruluşlarında
görev almaları, olaylara yaklaşımları ve günün şartlarını göz önüne alarak
kuruluşlarda bir misyon deǧişimine gitmeleri kaçınılmazdır. Avrupalı Türk gençlerinin,
Türk kurum ve kuruluşları başta olmak üzere, içinde yaşadıkları ülkelerin
gönüllük teşekküllerinde de aktif olmaları, katılım sürecinin olmazsa
olmazlarıdır.
– Ayrıca, Avrupa’nın güncel sorunlarına yönelik spesifik teşkilatlar kurulması
(ırkçılık, islamafobi, yoksullukla mücadele, iklim politikaları v.b) sosyal
sorumluluǧun bir gereǧidir. Bununla birlikte, Avrupalı Türklerin gelecek perspektiflerini
oluşturan ana unsurlardan biri olan Anadolu irfanının anlaşılması ve güncellenerek
sunulması da Avrupalı Türk gençlerinin önemli görevleri arasındadır.
Veyis Güngör
20 Haziran 2020
Kaynakça:
(1) Froukje Santing ve Floris Vermeulen,
De nieuwe stem van Turkse Nederlanders
‘Ze willen ons Turken niet’. De Groene Amsterdammer, 2016, nr. 18.
(2) Veyis Güngör, ‘Meydanlar, gençik ve kimlikler’. www.eurovizyon.co.uk,18 Haziran 2020.
(3) Robin Goudsmit, ‘Een derde
van de jongeren met een migratieachtergrond worstelt met meervoudige identiteit’.
Trouw, 16 juni 2020.
(4) Veyis Güngör, ‘Üçüncü nesil görev başında’. www.veyisgungor.com, 24 Şubat 2020.
Bu yazı REFERANS DERGİSİ 56. Sayısı için kaleme alınmıştır.