Ayaz, yüzümüzü yakarken, kelimenin tam anlamıyla ta içimize işliyor. Hava soğuk mu soğuk. Cumartesi akşamı. İlk gençlik yıllarımın geçtiği Zafer Meydanı’nda bulunan eski bir apartmanın dördüncü katındaki ‘Alperen Ocaklarına’ yürüyerek çıktım. ‘Zorlanmadım’ desem yalan olur. İçeri girdiğimde, her gün o merdivenleri üç beş defa çıkan ve artık sakalları beyazlamış Musa Karaçor’u, etrafında toplanmış bir grup gençle sohbet ederken buldum.
Selamlaşma ve sıcak çayların içilmesiyle, ders saatlerinde uygulanan akademik çeyreği doldurduk. Bir grup üniversiteli alperenle toplantı salonuna geçtik. Önce, gençlerin hangi üniversiteye devam ettiklerini ve hangi bölümü okuduklarını öğrendim. Gençler arasında, sosyal bilimler, uluslararası ilişkiler, mühendislik, dil ve edebiyat okuyanlar vardı.
Sohbetimize, Selçuklu pâyitahtının ak sakallısı Musa Karaçor’un açılış konuşmasından sonra, ‘üniversite eğitimi nedir, nasıl olmalıdır, akademik, analitik ve metodik düşünce nasıl oluşur?’ sorularına cevaplarla başladık. Salondaki gençlerle, bu kısa interaktif iletişimden sonra, aşağıdaki konular etrafında hasbihal ettik.
Bugün 24 Aralık. Batı dünyasının en büyük kış kutlamaları arasında yer alan Noel’in arifesidir. Noel, Hz. İsa’nın doğum günü olarak kabul edilir ve kutlanır. Hıristiyanlar için 24 ve 25 Aralık tarihleri Noel Bayramıdır. Bir çok ülkede bu tarihler resmi tatil günleridir.
Ancak, ‘Noel’ denince, Türklerin hafızasında, edebiyatçı Hasan Kayıhan’ın yıllar önce yazdığı ‘Mahallemizde Noel’ başlıklı makale ile 59 yıl önce Kıbrıs’ta yaşanan ‘Kanlı Noel’ canlanır.
Hasan Kayıhan’ın 1980’li yıllarda yayınlanan makalesinde, bir Noel akşamı, çocukları ve akrabaları tarafından ziyaret edilmeyen yaşlı bir Alman kadının psikolojisi ele alınır. Makalede, modern Batı toplumunda, yalnızlığın dibe vurduğu, bayram günlerinde bile ziyaret edilmeyen, hatırlanmayan anne ve babaların, bir korku ve travma içine girdikleri ifade edilir.
‘Kanlı Noel’, 1963 yılında Kıbrıs Türklerine karşı yapılan soykırımdır.
‘Kanlı Noel’, 21 Aralık gününde başlayan ve takip eden günlerde, 364 Kıbrıs Türkü’nün, Rum EOKA terör örgütü tarafından şehit edilmesidir.
Tarihe de ‘Kanlı Noel’ olarak geçen bu katliamın üzerinden tam 59 yıl geçmesine rağmen, bir çok Kıbrıs Türk’ünü, otobüsüyle ölümden kurtaran ve en son 1 Ocak 1964’te görülen, Türk Mukavemet Teşkilatı’na (TMT) üye olan, şehit Lütfi Celül’ün cesedi hala kayıptır. Ne acıdır ki, 24 ve 25 Aralık tarihlerinde kutlanan Noel’de, Kıbrıs’ta Türklere yapılan kanlı katliam ve boşaltılan Türk köyleri hatırlanmaktadır.
İki ay önce Hollanda’da yayınlanan ve bilim, siyaset çevrelerinde tartışma konusu olan, “Birisi Olmak, Şahsiyetin Oluşumu” başlıklı kitapta, özetle şu bilgilere yer verilmektedir.
‘Batı’, Hıristiyanlık, bilim, sosyalizm ve kapitalizm yüzünden yaşam sanatını kaybetti. Teknoloji ve neo-liberal kapitalizmin tartışmasız egemenliği, özellikle gençlerde yaşam felsefesi ve üslubunun kaybolmasına sebep oldu. Batı’da, geçmiş dönemlerde, din ve sosyal yapılar, insanlara bir yaşam yolu gösteriyordu. Günümüzde bunun yerini, bireysel özgürlükler aldı. Modern insan, bir başkasının verdiği kararla hareket etmek istemiyor. Ancak, kendisi için neyin iyi olduğunu da bilmiyor ve ikilem içerisinde kalıyor. Gençler, içinde bulundukları neo-liberal kapitalist sisteme iyi yetişmeden, yani şahsiyetleri oluşmadan giriyorlar. Bunun için sisteme karşı bir eleştiri mekanizması da geliştiremiyorlar. Gençler, otuz beş yaşlarına gelince, kendilerini elleri boş, güçsüz ve tereddüt içinde buluyorlar.
Kitap yazarına göre, insanın kendini bilmesi, toplum içinde sınırlarının farkına varması, disiplinli olması, yaşamı daha anlamlı kılması, egoist olmaması, yani bir yaşam sanatı geliştirmesi gerekmektedir.
Sohbetimiz, üç ay önce okuyucuya sunulan “Pusudan Önce” adlı kitaptan hareketle, Muhsin Yazıcıoğlu ve Türk İslam değerleri üzerinde, soru ve cevaplarla sona erdi. Pusudan Önçe’de, Yazıcıoğlu’nun yaşam hikayesi örneğinde, Türklerin tarih içerisinde sergiledikleri, ancak uzun zamandır kaybettikleri ve özledikleri ontolojiyi, yaşam sanatı değerleri anlatmaktadır.
Veyis Güngör
26 aralık 2022