Hollanda’da İslam’ın kurumsallaşması süreci ve camilerin konumu

Hollanda’da, bugün 1 milyondan fazla Müslüman topluluğu yaşamaktadır. Her geçen gün büyüyen topluluk, kendi içinde çeşitlilik arz etmektedir. Hollanda’da Müslüman izleri 1600 başlarında, İspanya’da Hıristiyanlığa geçmeye zorlanan Müslüman Moriskolar’ın ülkeye gelmeleriyle başlar. Sonra, 16. ve 17. Yüzyılda Osmanlı Devletiyle ilişkiler kuran Hollanda, 19. Yüzyıldaki sömürgeci geçmişinden dolayı İslam ve Müslümanlarla tanış olur. Ancak, bu tanışıklık özellikle 1960’lı yıllarda yaşanan iş gücü göçü sonucunda farklı bir boyut kazanır. Geçici olarak Hollanda’ya gelen işçiler, bir müddet sonra ailelerini de Hollanda’ya getirirler. Bu süreçte, İslam Hollanda’da görünür bir hal alırken, İslam kültürünün kurumlaşma süreci başlar. Bu sürecin en somut örneklerinden birisini, Müslümanların yoğun olarak yaşadıkları şehir ve mahallelerde çoğu minareli olmak üzere, inşa edilen camiler oluşturur. Geçen yüzyılın son çeyreğinde Hollanda’da açılan camilerin bir bölümü, cemaati kalmamış kilise ve havralardan oluşur. Bu makalede, Hollanda İslam ve Müslümanlar, camilerin açılmasıyla İslam’ın kurumsallaşması süreci, Camilerin çok yönlü fonksiyonları, kilise ve havraların camiye çevrilmesi, ilk dönem İslam’ın kurumsallaşması üzerine yapılan araştırma ve yayınlar ve günümüzde camilere bakış açısı üzerinde durulmaya çalışılacaktır.

Hollanda, İslam ve Müslümanlar
Hollanda’nın İslam ve Müslümanlarla tanışması ve ilişkisi 15. Yüzyılda, İspanya’da Hıristiyan olmaya zorlanan Müslümanların (Moriskolar) ülkeye gelmeleriyle başlar. 16. Yüzyılda, Osmanlı Devleti tüccarları ile Hollandalı tüccarların alışveriş yapmalarıyla devam eder. 17. yüzyıl Hollanda Altın Çağında ise, Hollandalılarla Müslümanlar arasındaki ilişkiler daha da artar. Bu çerçevede, Hollandalılar Osmanlı Devletinin yardımıyla İspanyollara karşı savaşırlar. Bu yüzyılda iki toplum arasındaki ticari ilişkiler de güçlenir. Müslümanların ilk kez Hollanda resmi evraklarında kayıt altına alınması bu dönemdedir. 1612 yılında, Hollanda ilk kez Cornelis Haga’yı, İstanbul’a Büyükelçi olarak görevlendirir (Güngör, 2006).
19. yüzyılda, Hollanda’nın Endonezya ve Surinam kolonileri dönemi başlar. Hollandalılar bu ülkelerde milyonlarca Müslümanla iç içedirler. Ancak, Müslümanlar ilk kez 1879 yılında yapılan nüfus sayımında vatandaş olarak sayılırlar. Bu yıllarda, Hollanda’da 13 erkek ve 36 kadın olmak üzere toplam 49 Müslüman vardır. Endonezya Müslümanlarından olan bu küçük grup o yıllarda Den Haag’da yaşamaktadırlar. İkinci Dünya Savası sonrası, Hollanda’da Müslümanların ayısı az da olsa artmaya başlar. Endonezya’nın Hollanda’dan bağımsızlığını kazanmasının ardından, Hollanda Kraliyeti Doğu Hint Ordusu’nun Müslüman olan bazı eski askerleri Hollanda’ya gelirler.

Hollanda’nın İslam ve Müslümanlarla daha geniş ve yakın tanışma döneminin ikinci süreci, Yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan iş gücü göçüyle başlar. 1960’lı yıllardan itibaren Hollanda’ya göç eden Türkler ve Faslılar ve 1975 yılında bağımsızlığa kavuşan ve 1980’de yaşanan askeri cuntadan sonra Surinam’dan da çok sayıda Müslüman Hollanda’ya göç eder.
Yirminci yüzyılın son yirmi yılında yaşanan savaşlar neticesinde de, İran, Bosna, Afganistan, Irak ve Somali’den Müslüman mülteciler Hollanda’ya iltica ederler. Ülke nüfusunun yüzde 5,6’nı oluşturan Hollanda’daki Müslümanların (Schmeets ve Houben 2023) önemli kısmı, mülteci Müslümanlar, Hollanda sömürgesi ülkelerden gelenler ve Hollanda’ya göç veren Türkiye ve Fas ülkelerinden gelen Müslümanlar ve yerli Müslümanlardan oluşmaktadır.

Hollanda’da ilk cami
Hollanda’da ilk cami, 1935 yılında, Hollanda’nın Doğu Hint Adaları’ndan gelen Müslüman öğrenciler, denizciler ve ev hizmetçileri tarafından Den Haag’da kurulmuş olarak literatüre geçse de, 1600’li yılların başlarında İspanya’dan Amsterdam’a sığınan Endülüs’ün sürgün Müslümanları Moriskolara, ibadet edebilmeleri için bir mescit izni verildiği, Katolik bir tarihçi tarafından ifade edilmektedir. Den Haag’da, Hugo de Grootstraat 31 nr’da açılan ilk camiden yirmi yıl sonra, de Oostduilaan 79 nr’da ilk camii inşa edilmiştir. Cami Pakistan, Hindistan ve Endonezya Müslümanlarının oluşturduğu Ahmediye ekolü mensuplarınca açılmıştır (Bouwman, 2019). 1953 yılında ise, Endonezya’dan gelen (Moluk) Müslüman askerlerce Hollanda’nın Friesland bölgesindeki “Wyldemerk Mülteci Kampı”nda ahşap bir cami inşa edilmiştir (Karagül, 2015).

Hollanda’da camilerin açılması süreci, 1960’lı yıllarda Türkiye ve Fas’tan gelen Müslüman işçilerin, ailelerini de Hollanda’ya getirmeleriyle yeni döneme girer. Yeni dönemde, özellikle Müslüman topluluğun çocuklarının da, dini eğitimcilerinin ihtiyaçlarının giderilmesinden hareketle, eski okul binaları, fabrika ve büyük salonlarda ibadet edilmeye başlanır. Söz konusu yoğun talebin karşılanması için çok yönlü çalışmalar devam ederken, devletin de desteğiyle ilk minareli cami 1975 yılında Hollanda’nın doğu bölgesinde bulunan Almelo kentinde inşa edilir.

1978 yılında Den Haag kentinin merkezinde bulunan Sinagog Müslümanlarca satın alınıp Mescidi Aksa Camii olarak ibadete açıldı. 1981 yılında da Amsterdam Rozengracht’da bulunan eski Rum-Katolik Sint Ignatius Kilisesi, Fatih Camii olarak ibadete açıldı. 1982 yılında ise, Utrect’deki Overvecht mahallesinde bulunan Katolik Kilisesi Omer Faruk Camii olarak hizmete açıldı. Bu yıllarda, 18 kilise ve havra Müslümanlar tarafından satın alınarak camiye çevrildi (van der Linde, 2013) . Bunların on tanesi Protestan Kilisesi, beş tanesi Rum Katolik Kilisesi ve üçü de Yahudi Havrası’ydı. Hollanda’da cami sayısı ilgili net bir sayı verilmezken, faklı yayınlarda toplam 500’ün üzerinde cami olduğu belirtilmektedir.

Camilerin emansipatorik fonksiyonları
Yirminci yüzyılın sonu ve Yirmi birinci yüzyılın başlarında bir kurumsallaşma süreci yaşayan Hollanda’daki Müslümanlar, bulundukları şehirlerin bazı mahallelerin adeta bir sembolü haline gelen camilerin açılmasına yöneldiler. İslam’ın ilk dönemlerinde olduğu gibi, Hollanda’da yeni açılan camiler çok amaçlı olup, Müslümanların farklı ihtiyaçlarını karşıladı. Bir çoğu, farklı birimlere sahip külliye fonksiyonuyla, dini, sosyal, kültürel, ekonomik özellikleriyle ortaya çıktı. Bunlara ek olarak, camilerin lokalleri ve kantinleri, özellikle 1990’lı yıllarda, Müslümanların Hollanda’da siyasi katılım sürecinde önemli rol oynadı. Hollandalı karar vericiler, Müslümanlara camilerden ulaştılar. Müslüman çocukların dini eğitimleri yanı sıra, ev ödevlerine yardım faaliyetiyle, camiler Müslümanların Hollanda eğitim sisteminde de başarılı olmasına katkıda bulundu. Bir çok camide oluşturulan kadın kolları ve yapılan sosyal ve kültürel faaliyetlere, genç kızlar ve kadınlar toplumun etkin bireyleri oldular. Milli ve dini kimliğin muhafaza edilmesinde camilerde organize edilen eğitim çalışmaları da camilerin çok yönlü fonksiyonları arasındadır. Bazı camilerde, berber, lokanta, süper market, çay ocağının bulunması, Müslümanların sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarını karşıladı. Camilerin salonları toplu törenlerin – düğün, nişan, sünnet düğünü, konser- yapıldığı mekanlardır. Camiler, kısmen Müslümanların kamu kurum ve kuruluşlarıyla, Hollanda’daki diğer topluluklarla iletişime girilen, toplumda temsil gücü olan merkezlerdir.

Camiye dönüşen kiliseler ve 2000’li yıllar
Hollanda’da İslam’ın kurumsallaşma sürecinin etkin bir şekilde yaşandığı 1980 ve 1990’lı yıllarda, artık cemaati kalmamış kiliselerin satın alınarak camilere dönüşmesine Hıristiyanlarca da sıcak bakılıyordu. Ancak, 2000’li yıllardan sonra, bu bakış, hızla değişti. Hollanda’nın günlük gazetelerinden Trouw’ın yaptığı araştırmaya göre, Hollanda’da toplam 25 kilise camiye dönüştürülürken, bu sayının 23’ü 2000 yılından öncedir. Son yirmi yılda, sadece iki kilise cami olmuştur. Protestan Kilisesinden Jos Aarnoudse göre, “2000 yılına kadar Protestanlar, kiliselerin camiye dönüştürülmesini, kilisenin dini kullanımının bir devamı ve dolayısıyla arzu edilen bir şey olarak görüyorlardı”. Ancak, gerek 11 Eylül 2001 terör saldırıları, gerek Hollanda’da oluşan siyasi hava, örneğin, varlığı sadece İslam karşıtlığı olan Geert Wilders’ın oylarını her seçimde arttırması, Müslümanların suçlu görülmesi ve gösterilmesine sebep olmuştur. İslam aleyhinde oluşan toplumsal iklim, bir tür sansür oluşturmuş, Protestan ve Katolikler kiliselerin Müslümanlara satılmasına sıcak bakılmayıp, cemaati kalmayan kiliselerin farklı amaçlarla kullanılması gündeme gelmiştir. Hollanda Kültürel Miras Ajansı’nın (RCE) Hollanda’daki tüm kilise binalarında yaptığı araştırmaya göre Hollanda’da 7.110 ibadet yeri ve tapınak bulunmakta. Bunun 1.530’u yeni amaçlar için düzenlenirken, 295’ine yeni işlev kararı verildi (RCE). Kiliseler artık, kültürel ve sosyal işlevler için satılırken, ev, apartman, restoran, kafe ve iş merkezi olarak faaliyete geçmektedir.

Hollanda’da İslam’ın kurumsallaşması sürecinde araştırmalar
Hollanda’da İslam’ın görünürlüğünün artmasıyla birlikte, İslam’ın Hollanda’da kurumsallaşması üzerine araştırmalar, doktora tezleri ve kitap yayınlarında da bir artış gözlemlendi. Bunlardan en bilineni, uzun süre televizyon tartışmalarına ve medyaya konu olan, 1984 yılında Jacques Waardenburg, J. T. P. de Bruijn tarafından yayınlanan “İslam, norm, ideal ve gerçeklik” başlıklı kitap yayınıdır. Bu yayını sırasıyla, 1992 yılında VU Yayınları arasında çıkan Nico Landman’ın Seccade’den Minare’ye; Hollanda’da İslam’ın kurumsallaşması”başlıklı doktora çalışması, 1996 yılında Jan Rath redaksiyonunda “Hollanda İslam’ı; bloklaşmış bir toplumun dini bir cemaatin ortaya çıkışına tepkileri” başlıklı kitabı, aynı yıl Tijl Sunier’in, “Hareket Halindeki İslam: Türk Gençleri ve İslami Kuruluşlar” ve 1997 yılında W.A.R. Shadid & P.S. van Koningsveld’in “Hollanda’da Müslümanlar ve çok kültürlü toplumda din” ve 2008 yılında “Hollanda’da ve Belçika’da İslam” çalışmaları, 2009 yılında J. Van der Sar, R. Lombo-Visser ve W. Boender’ın “Takdir edilen camiler: Hollanda’daki camilerin sosyal katkısı üzerine bir araştırma” başlıklı eserler takip etmiştir. İslam’ın Hollanda’da kurumsallaşması sürecine katkıda bulunan Amsterdam Üniversitesi’nden İslam bilimcisi Kees Wagtendonk, Vrije Üniversitesi’nden teolog ve İslam bilimcisi Anton Wessels, teolog ve İslam bilimci Jan Slomp’ın literatür çalışmaları da önemli rol oynamıştır. Öyle ki, Protestan kilisesinin Müslümanlardan sorumlu uzmanı Jan Slopm’un o yıllarda “Kur’an-ı Kerimde çok fazla gerçek var” ve “Hz. Muhammed Allah’ın Elçisidir” (Güngör, 2023) ifadeleri büyük tartışmaları beraberinde getirmiştir.

Yirminci yüzyılın sonlarına doğru başlayan Hollanda’da İslam’ın kurumsallaşması sürecinin somut örneğini oluşturan camilerin açılması ve beraberinde getirdiği olumlu gelişmeler, içinde bulunduğumuz yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde, başlangıçtaki hareketliliği devam ettirememiştir. İlk dönemdeki çok yönlü araştırmalar, teşvikler, destekler hatta Müslümanların dinamikliği çeşitli sebeplerden dolayı sekteye uğramıştır. 11 Eylül saldırıları, Körfez ülkelerinden camilere sağlanan finans desteği ve selefi hareketlerin etkisi, dünyanın farklı yerlerinde İslam adına yapılan terör saldırıları, ırkçı ve aşırı sağ siyasi hareketlerin giderek büyümesi ve diğer gelişmeler ve faktörler, İslam’ın Hollanda’da kurumsallaşma sürecini olumsuz yönde etkilemiştir. Olumsuz yönde etkilenmesiyle kalmayan bu süreçte camiler,  Avrupa’nın İslamlaşmasını sağladığı gerekçesiyle aşırı sağcı grupların hedefi haline gelmiştir. Camilere ırkçı saldırılar yapılmış, duvarlarına hınzır başı konularak Müslümanlar tahrik edilmeye çalışılmıştır.  Diğer taraftan, medyanın da olumsuz yayınlarıyla, karar vericiler Hollanda’daki İslami kurumlarda, başta camiler olmak üzere, selefilik tehlikesini bahane ederek, camileri mercek altına alınması yönünde görüş belirtmişler, bu yönde çeşitli araştırmalar yaptırmışlardır. Bu araştırmalardan birisi 2019 yılında Hollanda Parlamento Soruşturma Komisyonu tarafından “Özgür olmayan ülkelerden gelen istenmeyen etkiler” başlıklı yaptırılan araştırmadır. Geniş çaplı tartışmalara sebep olan bu araştırmanın çok yönlü sonuçlarının en dikkat çeken sonuçları; camilerin güvenlik sorunu alanına çekilmesi ve gösterilmesi iken, bir başka sonucu da, son yıllarda Hollanda’daki camiler hakkında yeterli bilimsel araştırmaların yapılmadığı ve camiler hakkında siyaset, medya ve toplumun yeni bilgilere sahip olmaması ve ülkedeki Müslüman kuruluşlarla işbirliğinin sınırlı olmasıdır.


Veyis Güngör
Hollanda Türkevi Araştırmalar Merkezi
Başkanı

Kaynakça

Güngör, V. (2006) “HOLLANDA’YA TÜRK İŞÇİ GÖÇÜ ve TÜRK SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ”, TÜRK YURDU DERGİSİ, Nisan 2006 – Yıl 95 – Sayı 224.

Schmeets, H., ve Houben, M. (2023) “Religieuze betrokkenheid in Nederland”,  https://www.cbs.nl/nl-nl/longread/statistische-trends/2023/religieuze-betrokkenheid-in-nederland/3-ontwikkelingen-in-religieuze-betrokkenheid Yayın tarihi: 7-4-2023

Bouwman, W. (2019) “Hier gebeurde het: Den Haag krijgt eerste moskee van Nederland”, https://www.nd.nl/cultuur/cultuur/526358/hier-gebeurde-het-den-haag-krijgt-eerste-moskee-van-nederland Yayın tarihi: 8-6- 2019

Karagül, A. (2015) “(GÖÇ’ÜN 50. YILINDA HOLLANDA’DA DİN VE İLAHİYAT EĞİTİMİ” (Religious Studies and Theology in the 50th Year of Migration in the Netherlands), Göç’ün 50. Yılında Hollanda Türkleri Sempozyumu, Amsterdam.

Van der Linde, I. (2013) “We verkopen onze kerk niet aan moslims” https://www.groene.nl/artikel/we-verkopen-onze-kerk-niet-aan-moslims Yayın tarihi 28-8-2013

REC, Eén op de vier kerkgebouwen heeft een nieuwe functie, https://www.cultureelerfgoed.nl/actueel/nieuws/2020/11/30/een-op-de-vier-kerkgebouwen-heeft-een-nieuwe-functie, 30-11-2020

Güngör, V. (2023)Vefat eden iki Hollandalı İslam bilimcinin ardından”, http://www.veyisgungor.com/algemeen/vefat-eden-iki-hollandali-islam-bilimci-ve-vefa/, 7 Ocak 2023

Scroll naar boven
Scroll naar top