Tam 500 yıl önce bugün, 31 Ekim 1517 tarihinde Avrupa’nın yeniden varoluş düşüncesi ilan edildi. Almanya’nın, Wittenberg kentinde teoloji ve felsefe eğitiminde dersler veren, altı çocuk babası Martin Luther, o meşhur 95 tezini 500 yıl önce kilisenin kapısına astı. Avrupa’da büyük tartışma ve devamında değişim süreci başladı. Bu aynı zaman da Protestanlığın da başlangıcıydı. Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’e göre “Martin Luther, yalnız inanç dünyasını değil, dünyayı değiştirdi”…
Yeniden varoluş düşüncesi
Avrupa ve dünya tarihine önemli bir değişim olarak geçen Martin Luther öğretisi, kiliseye karşı bireyin vicdan özgürlüğünün önünü açmıştı. Yeni görüş ve vizyon Wittenberg’deki İlahiyat Fakültesinde filizlendi. 31 Ekim 1517 tarihinde de tartışmaya açıldı. Yani Luther’in 95 tezi yeni teolojik tartışmaları alevlendirdi. Artık Avrupa’da hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Luther, İncil’i Almancaya tercüme ederek tartışmaya farklı bir boyut kazandırdı. Bu çıkış, yani Avrupa’da yeniden varoluş düşüncesi, Avrupa’da sınırların yeniden çizilmesini beraberinde getiriyordu. Papalığa teslim olmaya karşı çıkıyor ve bireysel inancı ve akılcılığı öne çıkarıyordu. 500 yıl önce başlayan yeniden varoluş düşüncesi, dünyadaki 2,2 milyar Hıristiyan’ın yaklaşık yüzde 37’si Protestan yapmıştı. Örneğin günümüz Almanya’sında Protestanlar yüzde 29 iken, Katolikler yüzde 30 ve hiç bir dine bağlı olmayanlar da yüzde 34’tür.
Martin Luther kutlamaları
Sağ duyunun kaybolmaya başladığı, demokrasi ve refah için tehlike çanlarının çaldığı, Avrupa kimliğinin tartışıldığı günümüzde Martin Luther kutlamaları farklı bir anlam kazanıyor. Başta Almanya olmak üzere, Avrupa’nın her yerinde 500. Yıl Martin Luther kutlamaları yapılıyır. Örneğin Hollanda’da abone olduğum Trouw gazetesi tam bir yıldır hafta sonu ekinde Luther düşüncesini anlatan yazılar yayınladı. İlginçtir, Alman Protestan Kiliseler Birliği, Alman devletinin de desteğiyle 2008 yılından başlayan ve on yıl süren bir ‘Reformasyonda On Yıl’ başlıklı kutlama projesi başlatmış. Ayrıca “Luther 2017” adıyla bir çok ofis açılarak eyaletlerde etkinlikler yapılıyor. Almanya, adeta Avrupa kimliğinin krize girdiği bir dönemde, reform geleneğini canlandırmak ve Luther etkinliklerini bir fırsat olarak görüyor. Yeniden varoluş düşüncesini siyaset, sanat, kültür, uluslararası ilişkiler, Avrupa entegrasyonu gibi alanlarda yeniden yorumlanmak ve aktüelleştirmeyi deneniyor. Tabiiki bu hareket, aynı zaman da bir Avrupa liderliği hareketidir.
500 Yıl sonra 10 yeni tez…
Çağdaş Protestan düşünürler, Marin Luther’in 500 yıl önce dile getirdiği 95 tezin günümüzde nasıl yorumlanacağı ve güncelliği düşünmüşler. 10 yeni tezle Luther bize şunları söylüyor diyorlar. Tezlerin bazıları şöyle: ‘Tanrı’nın yeni dünyasında ne olduğun değil, kim olduğun önemlidir’, ‘Reform, 500 yıl sonra anılacak bir statik veri olmayıp, sürekli olan bir süreçtir’, ‘İnananlar ve Kilise olarak, kaynağa bağlı olduğumuz sürece canlı bir kilise oluruz’, ‘İncil, eski bir kültür kitabı değil, vurulacak sopa olmayıp takip edilecek bir yoldur’, ‘İnançlı olmak, inançlı konuşmaktan daha iyidir’…
Luther ve Türkler
Luther’in Türkler hakkındaki düşüncelerini billiyoruz. Türk düşmanlığı ve Türk korkusunun arkasında her ne kadar dini argümenler olsa da, Luther’in dedelerinin 1453’te İstanbul’un düşüsü ve Türklerin eline geçmesine şahit olmaları da önemli bir etkendir. Ancak ilginç olan bir başka nokta ise, Luther’in meşhur 95 tezini Kilise kapısına asmadan ve İncil’i Almancaya tercüme etmeden önce Türklerin din algısını derinlemesine incelemiş olmasıdır. Yani Luther 1000-1500’lü yılları arasındaki Türk din inanışını incelemiştir.
Evet, Avrupa özelde de Almanya, tarih içinde önemli bir varoluş, vizyon, ontoloji değerine sahip olan Martin Luther düşüncesini bu yıl görkemli bir şekilde anmaya ve yeniden anlamaya çalışıyor. Biz de, Avrupa’daki Türkler olarak, gelecek vizyon ve ontolojimizde Avrupa kültür tarihini asla ihmal edemeyiz. Nasıl Frankfurt Okulu son yüzyılımız için önemliyse, Martin Luther varoluş düşüncesi ve toplumsal etkilerini anlamamız da bir o kadar önemlidir. Avrupalı Türkler olarak, gelecek vizyonumuzu oluşturan dört ana sütun arasında Avrupa kültür tarihi ve Martin Luther’in de derinlemesine incelediği kendi kültür tarihimiz yani Türk inancı ve din algısı bulunmaktadır. Bu değerlerin, algının, referansların, bakış açısının öncelikle bilinmesi ve devamında günümüz insanlık sorunlarının çözümüne uyarlanması kaçınılmazdır. Velhasıl Kelam yükümüz ağır….
Veyis Güngör
31 Ekim 2017