Mültecileri bir tehdit olarak görmeye başlayan Avrupa, sığınmacıların Avrupa’yı istila edeceği endişesiyle politika üstüne politika değiştiriyor. 2050 yılına kadar bilgi göçüne yani kalifiye göçmene ihtiyacı olan Avrupa, düzensiz göç akımını ise büyük maddi bedeller ödeyerek önlemek istiyor.
Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde AB, Avrupa’ya Akdeniz üzerinden gelen düzensiz göç akımını önlemek için Tunus’la yeni bir göç mutabakatı imzaladı. Zira Tunus, Afrika ülkelerinden AB’ye geçişlerde transit ülke. İtalyan yetkililerin verdiği bilgiye göre, ülkeye bu yıl gelen 75 bin göçmenin 44 bini Tunus üzerinden geliyor.
AB, aynı geri kabul mutabakatını önümüzdeki yıllarda Mısır ve Fas ile imzalamak istiyor.
AB, bu mutabakatlarla Akdeniz ve Ege üzerinden AB’ye gelen sığınmacıları bu ülkelerde durdurmayı hesap ediyor. İnsan kaçakçılığıyla mücadele etmek istiyor. Ancak, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile Tunus’ta Cumhurbaşkanı Kays Said arasında mülteci mutabakatı imzalandığı sıralarda Akdeniz sularında Avrupa’ya ulaşmak isteyen yüzlerce mülteci can veriyordu. Yani insan kaçakçıları iş başındaydı.
İmzalanan mutabakat gerçekten mültecilerin konumlarını iyileştirecek mi?
AB ile Tunus arasında imzalanan mutabakat sonrası açıklamalarda bulunan Uluslararası Af Örgütü gibi kurumlar, bu mutabakatın “halihazırda başarısız olmuş göç politikalarının tehlikeli bir biçimde genişlemesine yol açacağı”nı belirtiyorlar. Tunus’ta mültecilere uygulanan insanlık dışı muamelelerden hareketle, bu kararla AB, göçmenlerin yaşayacakları acılarda ortak olacağını belirtiyor uzman kurumlar. Yani mülteci dramı devam edecek.
Mülteci sorunu parayla çözülemez. Diğer bir ifadeyle; geçen yüzyıllarda Avrupa ülkeleri tarafından sömürülen ülkelerin insanlarının, Akdeniz ve Ege sularında ölümü göz önüne alarak Avrupa’ya yönelmelerini AB’nin dağıttığı parayla önlemek sürdürülebilir bir çözüm değildir.
Günümüzde, “en zengin 62 kişi dünyanın %50’sine tekabül eden 3,6 milyar insanla eşit mal varlığına sahip”. Böyle, adaletsizliğin hakim sürdüğü bir dünyada göç durur mu?
Sorumluların, yetkililerin, karar vericilerin, dikkatle ve titizlikle, günümüz dünyasına hakim olan ve bir çok alanı içine alan küresel adaletsizlik, çok küçük bir grubun doyumsuzluğu yani gelir ve servet eşitsizliği, yoksulluk ve açlık sorunu gibi temel sorunlar üzerinde yeni politikalar ve çözümler üretmeleri gerekmektedir. Aksi halde, insanlar, günümüzde olduğu gibi refah seviyesi yüksek olan ülkelere, ölümü bile göze alarak göç etmeye devam edeceklerdir. Bu da insan kaçakçılarının ekmeğine yağ sürecektir.
19 Temmuz 2023