Berlin Duvarı, 20’nci Yüzyılda ‘Soğuk Savaş’ın sembolü olduğu kadar,
bizim kuşağın da asla hafızasından çıkartamayacağı bir tarihi olgudur.
Almancası “Berliner Mauer” olan
bu duvar, aslında bir ‘utanç duvarı’ydı. Çünkü bu duvar, Doğu Almanya
vatandaşlarının Batı Almanya’ya geçişlerini önlemekteydi. Yine bu çerçevede,
yani insanların geçişlerini önlemek için, İsrail Duvarı, bir ‘ayrım duvarı’
olarak Batı Şeria’da yapıldı. Bir başka duvar da, bilindiği üzere, Meksika’dan
ABD’ye geçişleri önlemek üzere ‘Meksika Duvarı’ olarak yapıldı.
Saydığımız bu
duvarlar, her ne kadar utanç duvarları olsa da, ki öyledir, insanların bir
ülkeden bir başka ülkeye geçişini önlemek üzere yapılan duvarlardır.
İlginçtir ki, geçen hafta gündeme gelen ve çabucak yapılan bir başka duvar da, ‘Amsterdam
Duvarı’ oldu. Amsterdam Duvarı, başka ülkelerden gelen göçmenleri veya
mültecileri önlemek için yapılmadı. Amsterdam Duvarı, iki haftadır Hollanda
psikolojisini alt üst eden göstericilerin, mağazalara muhtemel saldırılarına
karşı yapıldı.
Amsterdam
Duvarı, Amsterdam’ın merkezinde, sokak gösterilerinin başladığı ve yapıldığı Museumplein’e
neredeyse bitişik olan P. C. Hooftstraat adındaki cadde için örüldü. Bu cadde,
ünlü markaların ürünlerinin satıldığı mağazalarla doludur. Ürünler çok pahalı
olmasına karşın, oldukça hareketli olan bu cadde, zengin turistlerin de alış
veriş yaptıkları caddedir. Öyle ki, bazı turistlerin yaptıkları alışverişler,
otellerine kadar getirilip, teslim edilir.
P. C. Hooftstraat’da Prada,Versace, Oger, Isabel Marant gibi mağazalar bulunur.
Amsterdam
Belediye Başkanı Femke Halsema, geçen hafta, iki ana giriş ve bir de yan girişi
olan P. C. Hooftstraat’taki mağaza sahiplerini ziyaret etti. Muhtemel yağmalama
korkusu yaşayan mağaza sahipleriyle görüşen Halsema, bazı mağazaların ön
camlarını, beton duvar ve tahta çerçevelerle kapatılışına şahit oldu.
Oger mağazası adına konuşan Björn Hillerström, kendilerine polis tarafından
gönderilen bilgi doğrultusunda, pazar günü yapılacak muhtemel gösteri esnasında
yağmalamalara karşı önlem aldıklarını söyledi. Hillerström, “Gösteri hakkını
kullanmak iyidir, ama şiddet kullanmakta neyin nesi. Devlet ile alakası olmayan
mağazalar kurban seçilmiştir” dedi. Versace adına konuşan Karen Yalcın ise,
“Yapılanlar gösteri değil, çok ileri gidildi. Vitrinlerimizi tahtalarla
kapatarak önlem aldık. Umarız Pazartesi, tekrar bunları sökeriz” şeklinde
konuştu.
Esnaf adına
konuşanların sözlerinden de anlaşılacağı üzere, örülen duvarlarla, camlarının
kırılmasını önlemek üzere satıcılar kendi tedbirlerini almışlar. Ama, korkulan
olmadı tabii ki. Pazar günü, ‘Kahve İçelim’ sloganıyla Museumplein’de
buluşan göstericiler, bu defa kimseye zarar vermeden dağıtıldı. Belediye
Başkanı, polis ve özel devlet savcısından kurulu üçlü birim, toplanan 600 kişiyi, saat 16.30’da
dağıtmayı başardı.
Göstericilerle önce konuşuldu, gösterinin izinsiz olduğu söylendi, sonra
dağıtıldı.
Hafta sonu,
Hollanda’nın farklı yerlerinde yapılan gösteriler kontrol altına alındı.
Örneğin, Venray’da cumartesi akşamı yapılmak istenen gösteri, polis, özel
kuvvetler ve zabıtalar tarafından önlendi. Rotterdam ve Helmond’dan Venray’a
gösteri için gelenler kente alınmadı. 90 araçla önlem alan polis, yüzlerce
kişiyi kontrol etti.
Hafta sonu, Apeldoorn Belediye Başkanı Ton Heerts, kentte, olağanüstü hal ilan
etti ve şehrin giriş ve çıkışlarında kontroller yapıldı. Sosyal medyada,
Eindhoven, Bergen op Zoom, Utrecht gibi şehirlerde gösteri yapmaya çağrı
yapanlar göz altına alındılar.
Evet, Hollanda’da korona önlemlerini protesto eylemleri üçüncü haftasına ulaştı. Hollanda geleneğinde önemli bir yere sahip olan ‘gösteri hakkını kullanma serbestisi’, ne yazık ki, bu defa şiddet, kriminalite ve vandalizme evrildi. Oysa, yirmi otuz yıl önce, aynı mekanlarda, Museumplein’de yirmi bin kişiyi aşan kalabalıklarla, Rusların Afganistan’ı işgali, atom bombasını istememe, ırkçılığı protesto gibi sayısız gösteri yapılmıştı. Hiç birinde, camların kırıldığını, otobüs duraklarının, tren istasyonlarının son iki haftada olduğu gibi tahrip edildiğine şahit olmamıştık.
Öyle anlaşılıyor ki, halkta, çok derinlerden gelen bir rahatsızlık, memnuniyetsizlik, güvensizlik yaşanıyor. Yaşananlar bunların giderilmediğini, hatta tekrar olabileceğini gösteriyor.
‘Amsterdam Duvarı’ örmek, dükkanların camlarını tahtalarla kapatmak elbette çözüm değil. Rahatsızlık daha derinlerde…
Veyis Güngör
31 Ocak 2021