Yeni bir yaz sezonunun sonuna geldik. Korona salgını öncesinde olduğu gibi, bu yıl da,
Kovid-19 etkisiyle anayurtlarına gelemeyen Avrupa Türkleri, haziran ayından itibaren, akın akın Türkiye’ye geldiler. Yaz tatilinde, sadece kara yoluyla Türkiye’ye gelenlerin sayısı 2 milyon 200 bin kişiye ulaşmış. Bu insanların, önemli bir bölümü ağustos ayından itibaren geri dönerken, bir bölümü de bu günlerden sonra, yaşadıkları ülkelere geri dönmeye devam edecekler.
Bilindiği üzere, kara yoluyla geri dönüş yapan Avrupa Türkleri, Kapıkule başta olmak üzere, Hamzabeyli, Pazarkule, İpsala ve Dereköy gümrüklerinden geçiş yapmaktalar. Geri dönüş yaparken, gümrüklerdeki yoğunluğu ve uzayan kuyrukları, doğal afet, yani şiddetli yağmurun yol açtığı olumsuzlukları bir tarafa bırakmamız gerekir. Bunlar her yıl karşılaşılan manzaralar. Yoğunluğa, komşu ülke insanlarının alış veriş yapmak için hafta sonu Türkiye’ye giriş çıkış yaptıklarını da göz önüne alırsak, gümrüklerde uzayan kuyruklar bir nebze olsun anlaşılabilir.
Kara yoluyla çıkış yapan vatandaşlarımızın, sosyal medya hesaplarından paylaştıkları tecrübelerine bakınca, bu yıl, öncelikle İpsala gümrüğünden şikayetlerin yüksek olduğu görülmektedir. Türkiye çıkışında, vatandaşlarımıza yöneltilen soruların insanı çileden çıkarması bir yana, gümrüğün alt yapısının insanların ihtiyaçlarına cevap veremediği belirtilmektedir. Yine, İpsala gümrüğü ile ilgili öne çıkan bir konu ise, vatandaşlarımızın tatil süresince yedikleri trafik cezalarının ödenmesi konusu. Trafik cezalarının mutlaka kredi kartı ya da Türk parası ile ödenmesi şartı, vatandaşlarımızı çileden çıkardı.
Bir vatandaşımız şunları yazmış: “Arabamla, bir aylığına geldiğim tatilde, bir haftalığına otobüsle Doğu Karadeniz turuna katıldım. Tur programında, bir günlük Batum da vardı. Batum’a giriş çıkış yaptığım için, İpsala gümrüğünde benden 26 bin TL ceza istediler. Sebep, üzerimdeki arabayı Türkiye’de bırakıp, yabancı bir ülkeye giriş çıkış yapmam… Bir başka vatandaşımız, aynı şekilde Kıbrıs’a girmiş çıkmış. 150 bin TL ceza ödemiş…”.
Bu ve benzeri örnekleri yani vatandaşlarımızın maruz kaldıkları olayları elbette çoğaltabiliriz. Mesele şikayet etmekten ibaret olmamalı tabii ki…
Mesele, onlarca yıl, her yaz tatilinde yaşananlardan hareketle, sürdürülebilir çözüm üretmek olmalı. Bu çerçevede, Avrupa Türkleri sıla yolunda karşılaştıkları sorunların daha aza indirilmesi amacıyla, bir takım girişimlerde bulunuyorlar. Özellikle sosyal medya üzerinden bilgi, tecrübe, yardım, tavsiye sunan grupların yanı sıra, ‘Adım adım sıla yolu – Türkiye’ yazı dizisi, bunlardan bir tanesi.
Ancak, gerek yukarıda dile getirilen sorunlar ve yaşananlar, gerek Avrupa Türklerinin sıla yolunda geçmek durumunda oldukları ülkelerin gümrükleri, ve gerekse Türkiye’de bazı grupların kullandıkları ötekileştirme dili, Ankara’nın, bir an önce “Sıla Yolu Politikası”, ya da “Avrupa Türkleri Politikası” geliştirmesini kaçınılmaz kılıyor. Ankara, uzun vadede, sürdürülebilir bir politika geliştirerek, her yıl yaz aylarında, üç milyona yakın Avrupa Türkünün daha rahat bir şekilde sıla yolculuğunu yapmasını sağlamalı.
Bu politika, Bulgaristan/Sırbistan sınırında Avrupa Türklerine, takdire şayan, çay, kahve, su, kek ikramı yapan Kızılay hizmetini kat kat aşmalıdır.
“Sıla Yolu Politikası”, ya da “Avrupa Türkleri Politikası” geliştirilmesi, sadece Ankara’daki karar vericilerle sınırlı olmamalı. Avrupa’daki Türk sivil toplum kuruluşları, bu yönde programlar yapmalı. Konferanslar, çalıştaylar organize etmeli. Avrupa Türk medyası konuyu günlerce ele almalı, tartışmalı. Akademisyenler, araştırmacılar onlarca makale yazarak, oluşturulacak politikanın zihinsel zeminini hazırlamalı ve karar vericileri beslemeli. Türkiye’deki Avrupa Türkleri, Yurt dışı Türklerle ilgili faaliyet gösteren resmi ve sivil kuruluşlarla işbirliği yapılmalı ve ortak bir tavır ve akıl oluşturulmalı. Uzun vadeli hedef, Türkiye ile Avrupalı Türkler arasında sağlıklı, güvenli, konforlu ve huzurlu, daha az bürokrasinin olduğu bir ‘Türkiye Avrupa sıla yolu koridoru’ olmalı. Bu uzun koridor, eski ipek yolu misali, geçilen her ülkeye, her kente fayda sağlamalı. Yeni ve alternatif Türkiye Avrupa ulaşım yolları keşfedilmeli. İşte, bu sebeplerden dolayı, Ankara mutlaka bir “Sıla Yolu Politikası” geliştirmeli.
Veyis Güngör
4 Eylül 2022