Özet
Avrupa Türk edebiyatı, Avrupa’da da edindiǧimiz yarım
yüzyılı aşan bir göçmenlik tecrübemizle şekillenmeye devam etmektedir. Göçün
ilk yıllarında yazılan mektuplar, şiirler ve söylenen türkülerde yalnızlık,
özlem, ayrılık, hasret temaları aǧırlık kazanıyordu. Sonraki yıllarda Avrupa
Türklerinin duyuş, düşünüş şekli ve karşılaştıkları sorunlar deǧişince, Avrupa
Türk edebiyatının da temaları farklılaştı. İlerleyen süreçte, yeni bir kimlik oluşumu
ve Avrupa’da bir gelecek tasavvuru çerçevesinde arayışlar oluştu. Bu arayışlarda,
aidiyet duygusundan da kaynaklı, kültür ve gönül coǧrafyamızda iz bırakmış,
insanda estetik duyguları uyandıran yazarlara da dikkat çekildi Amsterdam Biyografi
Okumaları ve Türkevi Konuşmaları buna örnek teşkil
etmektedir. Bu makale, Amsterdam Biyografi Okumaları ve Türkevi Söyleşilerinden
birer örnekle Avrupa’da Türk edebiyatının şekillenmesi, Türk yazar ve
şairlerinin rolü niteliǧinde bir katkı sunmayı amaçlamaktadır.
Giriş
Avrupa Türk edebiyatı kavramı her ne kadar tartışmalı olsa da, Türk
topluluǧunun, Avrupa’nın farklı ülkelerinde yarım yüzyılı aşan bir süreyle kültür,
sanat ve edebiyat alanında da somut ürünler verdikleri görülmektedir. Türklerin
bu uǧraşları ilk yıllarda ‘gurbet edebiyatı’, sonra ‘göçmen işçi edebiyatı’
olarak tanımlansada, bu süreçler Avrupa Türk edebiyatının emekleme sürecidir.
Bu oluşum sürecinde bile gözle görülen edebiyat ve sanat çalışmaları olduǧu
tartışma kabul etmez bir gerçektir.
Göç sürecinin ilk yıllarında, gurbet edebiyatı olarak tanımlanan süreçte ‘mektuplar’, ‘şiirler’ olarak ortaya çıkan Avrupa Türk edebiyatı, o yıllarda meşhur olan teyp kasetlerinde gönderilen mesajlar ve okunan türkü ve aǧıtlar olarak yansımıştır. Gurbet edebiyatının konularını, vatan hasreti, köy özlemi, eş, sevgili, çocuklar, dostlar, anne ve baba, akraba yokluǧu, içinde bulunduǧu ülkede yalnızlık, çalıştıǧı ülkeye yabancılık duyguları ve düşünceleri oluşturmaktadır.
Avrupa Türk edebiyatının ikinci devresi olan ‘göçmen edebiyatı’ sürecinde ise yavaş yavaş şiirlerin, öykü, hikaye, hatıra ve romanların oluştuǧu görülmektedir. Bu süreçte, gurbet edebiyatının konularının yanısıra, işçi-işveren, ayırımcılık, içinde yaşanılan ülke insanlarıyla olan ilişkiler ve yaşanan acı tatlı hatıralar Avrupa Türk edebiyatında ele alınan konular arasında olduǧu gözlenmektedir. Bu süreçte, dil, entegrasyon ve asimilasyon konuları da aǧırlıklı olarak ele alınan konular arasındadır.
Bir çok alanda olduǧu gibi, Avrupa Türk edebiyatının gelişmesinde de, Türk topluluǧunun yoǧun olarak yaşadıǧı Almanya merkezli edebiyat etkinliklerin yönlendirici olduǧu bilinmektedir. Yazılı edebiyatta, “Almanya Almanya adlı kitabıyla Nevzat Üstün, Türkler Almanya’da ile Bekir Yıldız; Mecbur Ettiler ve Türk’ün Almanya Çilesi adlı eserleriyle Fahri Özcan, Bekleyen Tren adlı tiyatro oyunuyla Yüksel Pazarkaya ve İki Dünya Arasında romanıyla Mehmet Niyazi Özdemir… …Fikrimin İnce Gülü adlı romanıyla Adalet Ağaoğlu, hikâyeleriyle Fethi Savaşçı, An(n)a Aşkı ile Mahmut Aşkar; Almanya’nın Zencileri adlı kitabıyle Dursun Akçam, Son Cennet ile Orhan Aras, birçok romanıyla Hasan Kayıhan; Vatan Olan Gurbet-Vatanda Bir Garip Kul adlı kitabıyla Ali Özdemir, Şakir Bilgin, Mustafa Can, E. Sevgi Özdamar, Cengiz İyilik, Necati Mert, Yusuf Aktürk, Fethi Savaşçı, Fakir Baykurt, Habib Bektaş ve bir Türk üniversite öğrencisinin Alman kız öğrenci Hildegard’a olan aşkını anlatan İki Dünya Arasında adlı romanı ile Mehmet Niyazi…” öne çıkan isimlerdir (Akkaya, K. 2015).
Sözlü Avrupa Türk edebiyatının taşıyıcıları arasında Almanya merkezli ama Avrupa’daki Türklerin de etkilendiǧi “Mahsuni Şerif, Ozan Arif, Şahballı, Ozan Yusuf Polatoğlu ve Neşet Ertaş. Uğur Işılak’ın da saz ve söz üstadı olan Ozan Polatoğlu, Ahmet Baydaroǧlu ve diǧer isimler yer almaktadır.
Avrupa Türk edebiyatını gerek yazılı gerek sözlü olarak yaşatan, besleyen, burada doǧan Türk nesillerine aktaran Hollanda, Belçika, Avusturya, Fransa, Danimarka, İsveç ve diǧer ülkelerde de bir çok sanatcı bulunmaktadır.
Avrupa Türk edebiyatının farklı boyutunu da, tanınmış yazarların eserlerinin Türkçe’den Avrupa dillerine tercüme edilerek yayınlanmış kitapları oluşturmaktadır. Bu kitaplar her ne kadar Avrupa’da yaşayan sanatcılar tarafından üretilmesede, Avrupa Türk edebiyatına önemli katkılar saǧlamıştır.
Avrupa’da Türk dili ve edebiyatı, Doǧu dilleri ve kültürleri bölümleri yanısıra Türkologların Türk edebiyatı üzerine yayınladıkları çalışmalar da Avrupa Türk edebiyatınına katkıda bulunmuştur.
Edebiyatçıların yanısıra, Türk dili ve kültürünün, Türk düşüncesinin ve medeniyetinin bilinmesi, gelecek nesillere aktarılması çerçevesinde gönüllü kuruluşların etkinlikleri de Avrupa Türk edebiyatının şekillenmesine katıkada bulunmaktadır. Avrupa’da yeni bir gelecek perspektifi ve misyonu, kimlik tanımı çerçevesinde Amsterdam merkezli ‘Biyografi Okumaları’ ve ‘Türkevi Söyleşileri’ etkinlikleri örnek gösterilebilir.
Amsterdam Biyografi Okumaları
ve Türkevi Konuşmaları
Türkevi Topluluǧu her ay ‘Yeni bir medeniyet tasavvuru için, Biyografi
Okumaları’ etkinlikleri düzenler. Biyografi, geçmiş zamanda yaşamış ya da
günümüzde yaşayan bir şahsiyetin sadece bir hayat hikayesi değildir. Aynı
zamanda bir dünya görüşüdür. Bir tarih felsefesidir. Bir kültür tarihidir. Biyografi
Okumaları ile, bir milletin ya da bir sosyal kesimin düşünce dünyasını
etkileyen, yön veren, ilham veren, en önemlisi de tarihe ve bir topluluğa mal
olmuş şahsiyetlerle yakından tanışma hedeflenir. Zira her hayat hikayesi, her
biyografi farklı bir dünyadır. Biyografi, bir tarih ilmi olmakla birlikte, bir
kültür, bir medeniyet aktarımıdır. Norm ve değerlerin tarif edildiği, yaşandığı
ve örneklerinin sergilendiği bir hikayedir. Biyografi, edebiyatın en etkileyici
alanlarındandır. Ele alınan bazı yazarlar şunlardır: Erol Güngör, Ali Fuat
Başgil, Hilmi Oflaz, Güney
Afrikalı İmam Abdullah Harun Ahmed Süheyl Ünver, Ali
Fuad Başgil, Ekrem Hakkı Ayverdi, Fethi Gemuhluoǧlu ve Mahir İz, Peyami Safa.
Türkevi Konuşmaları etkinliǧinde de daha çok Avrupa’daki Türklerin sosyal, kültürel, siyasi konumları olmak üzere, göç, ırkçılık, kültür tarihi, küresel gelişmeler gibi konulara aǧırlık verilmektedir. Genellikle Avrupa’da yetişmiş bilim, kültür, sanat insanlarının konuk edildiǧi Türkevi Konuşmaları Avrupa Türklerinin kimlik oluşumu çerçevesinde, tarihten günümüze hareketle yeni bir ontoloji geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede bugüne kadar ele alınan bazı konular şöyle: Kültür Diplomasisi ve Yumuşak Güç, Birlikte Yaşama Ahlakı; Hatay Örneği, Avrupa Türklerinde Kimlik Kayması, Yusuf Has Hacip ve Machivelli.
Amsterdam Biyografi Okumaları ve Türkevi Konuşmaları
etkinliklerinden seçilen iki örnek Peyami Safa ve Hangi Ontoloji? Yusuf Has
Hacip mi? Machiavelli mi?şu şekildedir.
Peyami Safa Biyografisi
Türkevi Topluluǧu’nun geleneksel etkinliǧi Amsterdam Biyografi Okumalarında
modern Türk edebiyatının usta kalemi Peyami Safa anlatıldı. Eserleriyle kültür
ve medeniye tarihimizde, doǧu-batı mücadelesine önemli katkılar saǧlamış Peyami
Safa’yı, araştırmacı yazar Talha Yıldız sundu. Talha Yıldız’ın sunumu; Peyami
Safa’nın biyografısı, fikirleri, romancılıǧı, Peyami Safa’nın “Matmazel
Noraliya’nın Koltuğu ve Yalnızız” eserlerinde ‘insan’ anlayışı ve mistisizm üzerinde oluştu. Talha Yıldız, modernitenin özgürlük adı altında müşteri kimliği
dayattığını ve bu kimliği kuşananların, haz merkezli hayat sürdüklerini belirterek,
bu durum insanın hak ettiği mertebenin çok aşağılarına çekilmesine yol açtığı
için, özgürlüğün insan özüne yaraşır şekilde tanımlanmasının zorunluluğuna
işaret etti. Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu romanı
ışığında, günümüz dünyasında benliğin şahlandırıldığına ve benliğimizi
terbiye ettiğimiz takdirde hakiki manada özgürleşebileceğimiz değinilmektedir. Peyami
Safa, manevi değerlerin yok edilmesiyle birlikte insanın içine düşeceği
boşluğun materyalist yaklaşımlarla çözülemeyeceğini savunduǧunu, bunun çıkmaz bir sokak olduğu için bireylerin eninde
sonunda yanlız kalacaklarını ve bu yalnızlıǧın oluşturulacak yeni bir felsefi
düşünceyle aşılabileceǧini savunur. Peyami Safa’ya göre meseleler bütüncül yaklaşımla ele alınmalıdır.
Günümüzde ilimler farklı bölümlere ayrıldığı için bir meselenin bütünü gözden
kaçmaktadır. Bir hadise, fizik, biyoloji ve sosyal temalar altında parçacı ve
eksik bir şekilde incelenmektedir. Bütüne ulaşılmadığı için, sağlıklı sonuçlar
elde etmek güçtür (Yıldız, T. 2020).
Hangi Ontoloji? Yusuf Has
Hacip mi? Machiavelli mi?
Amsterdam Türkevi Konuşmalarının 17’sinde Yusuf Has Hacip ve Machiavelli ontolojileri ele alındı. Hukukcu Kürşat Koşer’in
konuk olduǧu programda Kut’lanma, ilahi özle buluşma varlık anlayışı ile
iktidarı ele geçirme ve muktedir olma varlık anlayışı irdelendi. Bu çerçevede Yusuf
Has Hacip’in ‘Kutadgu Bilig’ ve Machiavelli’nin ‘Prens’ eserlerinden örnekler
verildi. Devamla, insanlık gündemini oluşturmaya hızla devam eden yapay zeka kültürüne Yusuf Has Hacip mi, Machiavelli mi hakim
olacak sorusu soruldu.
Kürşat Koşer ‘Prens’ ve ‘Kutadgu Bilig’ hakkında şu bilgileri verdi: ‘Diplomat
ve askeri danışman olan Machiavelli 1513 – 1515 yılları arasında (Prens) kitabını
yazmıştır. İtalyan Birliği için kurucu Prens‘e, Rönesans ruhunu içinde
barındırarak, batı düşünce sisteminde devlet kurulumu ve yönetimi hakkında tavsiyeler
vermiştir. Öncelikle devlet birliğinin kurulmasını, devlet yönetiminin nasıl
yapılacağı ve hangi amaçlara nasıl ulaşılacağının yollarını anlatmıştır
‘Yûsuf Has Hâcip; XI. yüzyıl
şairlerinden olup, ‘Kutadgu Bilig’ (Kutluluk bilgisi, Mutluluk Veren Bilgi,
Devlet Olma Bilgisi) adlı eserini 1069’da tamamladıktan sonra Doğu Karahanlı
hükümdarı Tabgaç Buğra Kara Han’a sunmuştur. Kitap, insana her iki dünyada
saadete erişmesi için izlemesi gereken yolu göstermek amacıyla yazılmıştır.
Ancak Kutadgu Bilig; yalnızca kişileri her iki dünyada mutluluğa kavuşturmayı
amaçlayan bir ahlâk kitabı değildir. Aynı zamanda bir siyasetname ve
ansiklopedik nitelik taşıyan, geniş kapsamlı bir düşünsel yapıt olarak da
değerlendirilir’. ‘Yapay Zeka’ üzerinde durulan toplantıda Cyborgların software
yazılımcılarına Machiavelli’mi yoksa Yusuf Has Hacip mi, hakim olacaǧının merak
edildiǧi söylendi(Güngör, V. 2020).
Sonuç
Her iki örnekte görüldüǧü gibi, bir taraftan tarihten süzülüp
gelen fikirler diǧer taraftan bizzat göçmenlik psikolojisi ve tecrübesiyle yazılmış
eserlerin ele alınmasıyla Avrupa Türk edebiyatına katkıda bulunulmaktadır.
Biyografi okumalarında Türk kültür medeniyetinin ulaştıǧı coǧrafya yani aidiyet
duyulan isimler de seçilmiştir. Güney Amerikalı İmam Abdullah Harun’un
seçilmesinde, Harun’un vermiş olduǧu özgürlük ve insan hakları mücadelesi
belirleyici olmuştur. Biyografi Okumaları, ileriki dönemde, içinde yaşanılan
Batı kültür ve düşünce insanlarının da konu edileceǧi, onların ontolojisinin de
anlaşılacaǧı bir boyuta ulaşmalıdır.
Elbette bunlar yapılırken, Avrupa’da mücadele vermiş, siyasi-kültürel-sosyal-girişimcilik alanlarında başarılı olmuş kişilerin hayat hikayeleri, edebiyatın farklı alanlarında, otobiyografi-roman-şiir-öykü-film senaryosu olarak yazılmalıdır. Hem Biyografi Okumalarında hem Türkevi Konuşmalarında Avrupa Türkleri içinde yetişen edebiyatcı, düşünür, fikir insanlarına daha çok yer verilmelidir. Bu şekilde, hem Avrupa Türkleri olarak, sosyal, siyasi ve kültür tarihine hem Avrupa’da Türk edebiyatının zenginleşmesine katkıda bulunulur. Sözkonusu çalışmalar aynı zamanda, Avrupa’da oluşan yeni Türk kimliǧi ve kişiliǧinin de şekillenmesine olumlu katkıda bulunur. Edebiyat, varoluşumuzun olmazsa olmazlarındandır.
Veyis Güngör
2 Mart 2020, REFERANS 54. Sayı
Kaynakça:
Akkaya, K. (Ekim 2015), Kültürümüzün Taşıyıcı Sütunu Almanya’daki Türk Edebiyatının Geçmiş Evreleriyle Geleceǧe Bakış. Sabah Ülkesi, Sayı 45, s.
Yıldız, T. (2020), Benliğine hâkim olan özgürdür (2). https://talhayildiz6.wixsite.com/
Güngör, V. (2020), Hangi Ontoloji? Yusuf Has Hacip mi?
Machiavelli mi?. http://www.eurovizyon.co.uk/