Bir süredir, Türkiye Avrupa ilişkileri zor bir döneme girdi. Özelde de Türkiye-Almanya ilişkilerinin bir krize dönüşmesi süreciyle karşı karşıyayız. Bütün dikkatlerimiz Türk-Alman ilişkilerinde yapılan karşılıklı sert açıklamalarına yöneldi. Oysa, Avrupa ülkeleri de kendi aralarında ciddi bir çekişme ve kavga içindeler. Kavga, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un geçtiğimiz Cuma günü ‘Avrupa bir süpermarked’ değildir açıklamasıyla iyice kızıştı. Açıklama, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini de karşı karşıya getirdi. Diğer taraftan Avrupa Komisyonu Varşova’yı yargı reformu hakkında sert bir şekilde uyardı. Polanya’ya veillen süre sona erdi. Bu hafta Hollanda-Macaristan arasında bir diplomatik kriz yaşandı. Vel hasıl Avrupa Birliği ülkeleri kendi aralarında artık hissedilen bir kavgaya giriştirler.
Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri birbirine düştü
Fransa Cumhurbaşkanı üç günlük bir ziyaret sonrası, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bir açıklama yaptı. Açıklamasında Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında bölünme tohumlarını attığı yorumları yapıldı. Polanya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya’yı birbirine düşürdü. Konuşmada, üç konu öne çıktı. Bunlar: ‘düşük ücretli işçilerin geçici görevle Batı Avrupa ülkelerine gönderilmesi’, ‘Avrupa Birliği’nin (AB) ortak savunma politikası’ ve ‘göç kontrolünün arttırılması’. Macron, aynı zaman da Polanya ve Macaristan’ı eleştirmekten geri kalmadı. Polanya’nın iş pazarındaki yeniliklere ve yargı reformuna direnmele, kendisini Avrupa Birliği’nden izole ettiğini söyleyen Macron, Macaristan’la ile ilgili de Victor Orban’ın anti Avrupa çıkışlarının da anlaşılır olmadığını söyledi. Polanya ve Macaristan’ın Macron’un organize ettiği toplantıya davet edilmemesi de gözlerden kaçmadı. Macron’un açıklamalarında, Almanya seçimlerinden sonra, Avrupa’da reformların yeniden gündeme geleceği ve Çek Cumhuriyeti ile Slovenya’nın, Polanya ve Macaristan’ın esiri olmadan, bu süreçe dahil olacakları yer aldı. Bu yaklaşım ise Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini birbirine düşürmeye yetti. Yorumcular, Macron ve Merkel liderliğindeki bir Avrupa’nın bazı üye ülkeleri rahatsız ettiğini belirtiyorlar. Bazı ülke liderleri Macron’un siyasette daha yeni olduğu, kendi iç işleriyle uğraşması gerektiği yönünde açıklamalar yaptılar.
Brüksel-Varşova arasında gerginlik hat safhada
Macron-Merkel Avrupasıyla, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında ilişkiler pek yolunda gitmezken, Brüksel’in Varşova’ya yargı reformları için tarih vermesi Avrupa’nın iç kavgalarının bir başka yönünü daha ortaya koyuyor. Hatırlanacağı üzere, Avrupa Komisyonu Polonya’ya tartışmalı yargı reformunu geri çekmesi için bir ay süre vermişti. Ve Varşova yönetiminin uyarıları dikkate almaması durumunda Lizbon Antlaşması’nın 7. maddesinin yürürlüğe konulabileceği belirtilmişti. Bunun üzerine Polonyalılar planlanan yargı reformuna karşı meydanlara inmişti. Brüksel-Varşova restleşmesine Merkel’de katıldı. Sorunun çözümünde tüm üyelerin oyu gerekiyor. Oysa, Polanya’ya karşı alınacak tavır ve ortak kararda Merkel ile Orbán farklı hareket edecekler. Yani Macaristan diğer üyelerin tam tersinde oy kullanacak. Böylece, Brüksel-Varşova sorunu içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Kriz, tabiiki sadece yargı reformlarıyla sınırlı değil, arka planda mülteciler/göçmenler sorunu da var. Bu şekilde kavga daha da belirginleşiyor.
Hollanda-Macaristan diplomatik krizi
Avrupa’da bütün bunlar yaşanırken, geçen hafta bir de Hollanda-Macaristan diplomatik krizi yaşandı. Hollanda Büyükelçisi Gajus Scheltema’nın görevinin sona ermesi üzerine Macar bir gazeteye vermiş olduğu söyleşi ile iki ülke arasında gerginliğe sebep oldu. Büyükelçi söyleşide, Macaristan hükümetini aşırıların ve kaybeden küreselcilerin yaptığı gibi ‘düşman yaratmakla’ eleştirmişti. Bunun üzerine Macaristan Hollanda Büyükelçisini geri çağırdı. Hollanda özür dileyene kadar Büyükelçi görevine dönmeyecek. Hollanda Büyükelçisi söyleşide, geçen hafta Barcelona’da meydana gelen terör olaylarını örnek göstermiş ve küreselleşmeden kaybedenlerin, Macaristan hükümeti gibi kendilerine düşman yarattıklarını söylemiş. Bu açıklama da Macaristan-Hollanda arasıda diplomatik kriz oluşmasına zemin hazırladı.
Evet. Yukarıdaki yorumlardan da anlaşılacağı üzere, Avrupa ülkeleri kendi aralarında da kavga halindeler. Kavga’da Macron-Merkel faktörü çok belirgin. Kuzey-Orta ve Doğu Avrupa da, birbirlerinden pek haz almıyorlar. Mültecilerin dağılımı, sınır güvenliği, gelir dağılımı, iş pazarındaki dengesizlik kavganın sebepleri olarak karşımıza çıkıyor. Diğer taraftan Macron, yürürlükte olan Avrupa yönetmenliğinin Avrupa Birliği ruhuna ihanet içinde olduğuna dikkat çekti. Böylece, Ekim ayında yapılacak Avrupa liderler toplantısının da tartışma konusu belli oldu…
Veyis Güngör
28 Ağustos 2017