2017’nin Mart ayında Hollanda’da seçimler var. Diğer bazı Avrupa ülkelerinde de tabii ki. Bu çerçevede PvdA’lı Hollanda Başbakan Yardımcısı, Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher da seçimlerde partisinin liderliğine soyundu. Lodewijk Asscher’ın bu işi hakkıyla yapıp yapamayacağı üzerine farklı görüşler ortaya atıldı. Tartışma devam ediyor. Bu çerçevede, Hollanda’nın Nijmegen şehrindeki Radboud Üniversitesinden emekli Prof. Juliaan van Acker, Asscher’e hitaben bir mektup kaleme aldı. Mektup şu anlamlı cümelerle başlıyor ‘Saygıdeğer Lodewijk Asscher, ‘Din ile devlet arasında yüzbinlerce – hatta daha da fazla- reddiye oluşmuşken, sen ideallerine ve hedeflerine nasıl ulaşacaksın?
Lodewijk Asscher’a yazılan mektuba şöyle bir göz atalım. Mektubun ilk paragrafı şöyle: ‘Siz bir idealistsiniz. Bunu bir ironu olsun diye söylemiyorum. Günümüzde ideallere sahip siyasetçilere ihtiyacımız var. Ülkenin geleceğine güvenen siyasetçilere… Siz bunlardan birisiniz. Musevi inancına göre, ölen bir kişiye ilk sorulacak soru: “Ümitvar mıydınız”. Bu soruya siz, hiç tereddüt etmeden “evet” cevabı verenlerdensiniz’.
‘Geçen gün ‘ThePostOnline’da yayınlanan görüşlerinizde bazı hedeflerinizi açıkladınız. Bunlar: bizi bölmek isteyenlere, misafirperverliğimizi, aşırılıklara tahammül etmeyenlere haddini bildirmek, bütün çocuklara iyi imkanlar sunmak ve iş pazarında insanlara güven vermek gibi. Bunlar güzel de, bunları nasıl gerçekleştireceğinizi doğrusu belirtmemişsiniz. Kamuoyu yoklamalarına inanırsak, partiniz gelecek yıl, insanları bölen ve Avrupa Birliğine inanmayan bir parti olacak. Partinizi böyle görenlerin hepsini ırkçı veya ahlak yoksunu olarak görmeniz abesle iştigal olur’…
Prof. Juliaan van Acker mektubunun bir yerinde üstü kapalı Müslümanları da tehlike olarak görüyor Hollanda’da. Diyor ki: ‘senin ideallerinin önünde bir engel olan, din ve devlet işlerinin ayırımını tamamen kabul etmeyen, kendi kurallarını yasalarımızın üstünde gören, insanları inanan ve inanmayan diye ayıran, erkeklere kadınlardan daha fazla hak tanıyan bir inanışa sahip yüzbinlerce insan tehlikesini nasıl ele alacaksın’? …
‘Alışılmışın dışında radikal kararlar almak, vatandaşın alım gücünde ve iş piyasasında dramatik gelişmelere yol açabilir. Bir siyasetçinin bu şekilde kararlar alması, intihar etmesi anlamına gelebilir. Suskunluğunuzu anlıyorum. Bunun için bize daha doğrusu Avrupa’ya öyle bir devlet adamı lazım ki, gerekli ve zorunlu önlemleri alabilme cesaretine muktedir olsun. Paris’te iklim anlaşması yapan Çin, iki hafta sonra, Boeing satın alınması için, gelecek yirmi yılda 1000 milyar dolar ayırmış. Burada kim kiminle dalga geçiyor?’
Sayın Lodewijk Asscher siz, dayanışmayı öne çıkaran bir partiye aitsiniz. Siyasetin görevi dayanışmanın koşullarını oluşturmaktır. Bu iki strateji ile gerçekleşir. Bunlardan bir tanesi, vatandaşların Avrupa norm ve değerlerinden ilham almaları, diğeri ise insanların yaşamlarında dayanışma ve erdemliliğe dayalı radikal değişikliklerin olmasını sağlamaktır.
Evet, sosyal demokrat (İşçi Partisi)PvdA’nın liderliğine talip olan Başbakan yardımcısı Lodewijk Asscher’a yazılan mektupta Hollanda’nın ve tabii ki Avrupa’nın yaşadığı sorunları da görmekteyiz. Bunlardan bir tanesi hiç şüphesiz, Avrupalıların güçlü ve risk alabilen bir siyasi lidere sahip olamamalarıdır. Avrupa’nın bir Erdoğan’a ihtiyacı vardır desek, meseleyi çok mu abartmış oluruz? Ama gerek mektubun içeriğinden anlaşılan, gerek Avrupa siyasi arenasında önemli bir sorun: ortada karizmatik bir liderin olmaması.
Acaba, aylardır eleştirdikleri, itibarsızlaştırmaya çalıştıkları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan Avrupa ders alamaz mı? Bir an, Erdoğan’la ilgili olumsuz düşüncelerini bir kenara bırakıp, Avrupa Erdoğan’dan neler öğrenebilir sorusunu sorsalar. Hem biz Avrupa Türk diasporasının eli güçlenir, hem de Avrupa güçlü bir lider çıkarır ve bu lider Erdoğan’la iyi anlaşır. Bu düşünce win-win metoduna da uygundur. Belki akıllarına gelir diye ümit ediyoruz.
Veyis GÜNGÖR
23 Ekim 2016