Geçen hafta, Amsterdam çok önemli ve üzerinde konuşulacak bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantı, kısa adı DTİK olan ‘Dünya Türk İş Konseyi’ tarafından organize edildi. DTİK’in Hollanda Buluşması organizasyonunda, Konseyin Avrupa Temsilciler Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları’nın üstün gayretleri gözden kaçmadı. Toplantıyla ilgili haber ve yorumlar Hollanda Türk medyası ve ulusal medyada geniş yer aldı.
DTİK Hollanda Buluşması’nın çok yönlü olumlu etkileri yanı sıra, Hollanda Türkleri sosyolojisi açısından da ayrı bir detayı ortaya çıkardığını söylememiz gerekiyor. Detay, her ne kadar o gün toplantı esnasında katılıcımlar arasında dile getirilse de, Hollanda Türklerinin kurumsal hafızası için yeniden ifade edilmesi gerekmektedir.
Ama önce, toplantıda gözden kaçmayan önemli bir detaya dikkat çekelim: Türklerin küresel vizyonu…
Toplantıda, DTİK’in hazırlayıp sunduğu belgeselde şu sözler dikkat çekti: “Sen doğunca Doğuda, Bozkırın kucağında duyuldu Türkün sesi Kuzey, Güney ve Batıda… Senin sırrın sabırdır, kimseyi sömürmedin, yüzün aktır, sözün ok…” …“Türk dediğin tohumdur toprak altında yatan, odur bizim sırrımız… beklenensin, bekletme, kurtul ataletinden…” …“Menziliniz Fezadır, göklere iyi bakın…” İşte bu cümleler Türklerin medeniyet tasavvurunu ortaya koyarken, Türklerin dünyaya iyilik yapmaya devam etmesi salık verildi.
Şimdi gelelim toplantının Hollanda Türkleri açısından önemine.
Toplantıda göze çarpan ilk nokta, uzun zamandır bu tür toplantı ve etkinliklerde bir araya gelmeyenlerin, birbirleriyle hasret gidermeleri oldu. Oysa bu insanlar, farklı dünya görüşlerine sahip olsalar da, göçmenlik geçmişleriyle ve azınlık psikolojisiyle ortak bir mücadelede yer aldılar. Gerçi, ortak bir göçmenlik kaderine sahip olanların, son yıllarda türlü nedenlerle bir araya gelmemeleri ya da gelememeleri de ayrı bir tartışma konusu. Buna rağmen, geçmişte bazen birbirleriyle kavga eden ve bazen birlikte etkinlikler yapanların bu toplantıda buluşmaları önemli bir gelişmedir.
Toplantıda dikkat çeken bir başka nokta da, yeni nesil toplum liderleriyle, geçmişte görev yapanların birbirlerine, ‘bunlar da kim’ dercesine, hayretle bakmalarıydı. Utrecht’ten bir katılımcı bu durumu şöyle ifade ediyor: “Tam dört yıldır bu tür toplantılara katılmıyorum. Salondaki katılımcıların yarısını tanımıyorum, ilk defa görüyorum”. Buna karşı, yeni nesil toplum temsilcileri de, toplantıda ilk kez gördükleri simaların, nerden çıktığını, hangi kuruluşu temsil ettiğini kendi kendine soruyor. Zira, toplantıda gördüğü saçları ağarmışların bir çoğunu, ne son iki yıldır katıldığı resepsiyonlarda ne de başka bir toplantıda görmedi bu gençler.
Bu gençler nerden bilsin, 60 yıllık göç tarihinin nasıl yazıldığını?
Hangi mücadeleler verildi?
Hangi zorluklar aşıldı?
Lahey, Amsterdam, Rotterdam sokaklarında ırkçılığa karşı, eşit haklar için kimler yürüdü?
Dernekler, vakıflar, federasyonlar nasıl kuruldu?
Camiler nasıl açıldı? Hollanda başbakanları, bakanları, milletvekilleri, belediye başkanları, gazetecileri neden etkinliklerimize katıldılar?
Hollanda Türk toplumu neden kutuplaştı?
Sorular uzar gider…
Toplantıdan bir kaç gün sonra, Türkiye’den Hollanda’yı yakından takip eden sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle konuştuk. Sohbetimiz esnasında, toplum arasındaki kutuplaşma da gündeme geldi. Temsiciler, “Başkanım, Hollanda’daki ziyaretlerimizde, Türk toplum temsilcilerinin birbirleri hakkında suizan ettiklerine, yeterli bilgi olmadan kaanate sahip olduklarına şahit olduk. ‘O yaramaz, onunla görüşmenize gerek yok’ dedikleri isimlerle konuştuğumuzda, adamın hiç te öyle olmadığını, aksine dolu dolu olduğunu gördük” dediler.
Aaaah ah, bu durum sadece kendi aramızda olsa gam yemeyeceğim. Size söyledikleri gibi, bazı toplum temsilcilerinin dün olduğu gibi bu günlerde de, sadece dar kapasiteleri, kıskançlık ve hasetleri yüzünden, kimi karar vericileri yönlendirmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz…
Çok yönlü olumlu bir toplantının ardından, böyle bir konuya girmek istemezdim elbette. Ama, sosyolojimizin görünen bir kesiti böyle işte. Bu gerçekten kaçamayız.
Hollanda’ya yapılan iş gücü göçünün 60’ıncı yılana gireceğimiz şu günlerde, dikkat çektiğimiz detay, kurumsal hafızaya pek önem vermeyenler için değerli olmayabilir elbette. Ancak, ilahi adaletin bir tecellisi olarak toplumların vicdanı ve tarih ilmi, yaşananları ve olanları hep kayıt altına alır. Türklerin toprak altında bir tohum olduğu, asla unutulmamalıdır.
Veyis Güngör
7 Aralık 2023