Geçen hafta yapılan Hollanda belediye seçim sonuçları hazmedilmez bir şekilde yorumlanmaya devam ediyor. Seçim sonuçları genel anlamda, ‘yerel partilerin güçlenmesi’ olarak okundu. Pek çok belediye meclisinde, onlarca farklı parti temsilcileri yer alacak. Bu partiler arasında, yeni kurulan ve ilk kez yerel seçimlere katılan ve kazananlar var. Yeni yerel partilerin sayısı o kadar fazla olmasına rağmen, göçmenlerin oy verdikleri partiler, medyada daha çok gündeme geldi. Dikkatleri üzerine en çok çeken partilerden birisi DENK’ti.
DENK, sadece seçimlerde girmiş olduğu tüm belediyelerde başarılı olması ve meclis üyelikleri kazanmasıyla gündeme gelmemişti. DENK aynı zamanda, bazı belediyelerde, örneğin Schiedam ve Amsterdam West’te, ana akım siyasi partilerden daha fazla oy almakla da gündemdeydi. Ama başka bir mesele daha gündeme gelmişti DENK’in başarısıyla. O da, onyıllarca tartışılan ve bir sonuca varılmadan, rafa kaldırılan ‘entegrasyon’ tartışmasının yeniden hafızalarda tazelenmesiydi. Yani 21 Mart Belediye seçim sonuçları, eski bir tartışma konusu olan ‘entegrasyon’ meselesini yeniden düşünmemizi sağladı.
Bu konuda çok genel olmak üzere iki farklı görüş dillendirildi.
Bunlardan birisi tabiiki, ‘çok kültürlülüğün yerle bir edildiği‘ yönündeydi. Yani bu görüşe göre, 21 Mart seçim sonuçları, yıllardır savunulan çok kültürlülüğün iflasıydı. Zira çok kültürlüllüğü savunan partiler, göçmenleri bünyelerinde tutamamışlardı. Özellikle sosyal demokratlarda ya da sol partilerde aktif olan Türk kökenliler, (Hıristiyan demokratlar için de kısmen geçerli bu görüş) hızla bu partileri terk ederek DENK’te birleşmişlerdi.
Trouw gazetesi köşe yazarı Sylvain Ephimenco, sonuçlara o kadar üzülmüş ve bozulmuş ki, bakın ne yazmış: “Hıristiyan Demokratlar CDA, 1985’te yabancılara seçme ve seçilme hakkını vererek, develeri Lahey’de yürütmüştü. Sosyal Demokratlar PvdA, camilerde seçim kampanyası yapmıştı ve afişleri Türkçe basmıştı. Yeşil Sol Partisi, fundamentalist Tariq Ramadan’ı Rotterdam’a getirdi.”
Bütün bunların bir ütopya olduğunu belirten yazar, kızgınlığını yazısında ironi ile anlatmaya devam etmiş.
Kızanların yorumları yanısıra, geçtiğimiz hafta çarşamba günü yapılan seçimlerin sonuçları, hasseten DENK’in başarısı sonucu, Hollanda demokrasi tarihinde önemli bir yere sahip olan, yukarıda sözünü ettiğimiz ‘entegrasyon’ kavramına farklı bir tanımlama getirildiği yorumları da var. Entegrasyonda başarı, zaman içerisinde farklı tanımlamalar alabiliyor.
Örneğin, bir zamanlar entegrasyonun başarılı olması ekonomideki temsil ile ölçülmüştü. Bu doğrultuda, şu an Hollanda Dışişleri Bakanı Stef Blok’un başkanlığındaki bir komisyon, 15 yıl önce yeni Hollandalılar’ın önemli ölçüde entegrasyonda başarılı oldukları sonucuna varmıştı. Başarının en belirgin özelliğinin ise, yeni Hollandalılar’ın ekonomide, girişimci ve çalışkan olarak yer almalarıydı. Komisyona göre, Türkler en başarılı grup olup, genelde girişimciydiler.
‘Girişimcilikte başarılı olan Türkler, şimdi siyasette mi başarılı olacaklar?‘ sorusuna cevap, DENK Partisi Grup Başkanı Tunahan Kuzu’dan geldi. Kuzu, 2017’de yapılan milletvekili seçimlerinde üç sandalye kazanınca, yeni Hollandalılar’ın gittikçe toplumda yerlerini alacaklarını söylemişti. Yerlerini alırken de, kaybolmayacaklarını ve kendi kimlikleriyle birlikte var olacaklarını dile getirmişti. Kuzu’nun bu ifadeleri, Hollanda siyasetinde önemli bir yere sahip olan ve geçtiğimiz günlerde vefat eden, Hıristiyan Demokrat eski Başbakan Ruud Lubbers’i hatırlatıyordu. Zira Lubbers, seksenli yıllarda yabancıların kendi kültür ve kimliklerini koruyarak, Hollanda toplumunda yerlerini almalarını, kendi kurumlarını oluşturmalarını savunmuştu.
Evet, DENK’in yerel seçimlerdeki başarısı, Hollanda demokrasi tarihinde hassaten bir zamanlar toplumun dışına itilen grupları topluma kazandırmada kullanılan entegrasyon metodunu yeniden gündeme getirmiştir. 21 Mart yerel seçim sonuçlarını şöyle de okuyabiliriz: Bir kısım Türkler, ayrışmaya meydan vermeden, nasıl ekonomide temsil ediliyorlarsa, yerlerini almışlarsa, siyasette de yerlerini almaya karar vermişlerdir. Hem de kendi kimliklerine ve değerlerine ters düşmeden. Türkler 40 yıl önceki Başbakanı Ruud Lubbers’a, şimdiki siyasilerin bazıları rahatsız olsalar da, kulak vermişler ve ‘Kendi kurumlarımızla Hollanda toplumunda var olacağız’ demektedirler.
Veyis Güngör
27 Mart 2018