Bu yaz alışılagelmişin dışında, uzun sayılabilecek bir yaz tatili yapma imkanı buldum. Ancak, tatil süresi ne kadar uzun olursa olsun, sayılı gün değil mi? Bir başlagıcı var bir de sonu. İşte bir sona, yani bir yaz tatilinin sonuna daha geldik. Artık ayrılık vakti. Doğduğun, çocukluğunun ve gençlik yıllarının bir bölümünün geçtiği mekanlara veda vakti. Aynı zaman da anne, baba, dost, akraba ve arkadaşlardan da ayrılma vakti. Her ayrılış bir burukluk yaşatıyor insana. Bir yerden ayrılıyorsunuz, diğer bir yere kavuşuyorsunuz. Ayrılma ve kavuşma aynı anda. Halden hale girme sanki. Velhasıl, hem dem yeniden doğuyorsunuz, Yunus’un dediği gibi…
Bir Ağustos ayıydı…
Bir Ağustos ayıydı. Lise’den yeni mezun olmuştum. Ülke kan gölüne çevrilmişti. Mahalleler bölünmüştü. Kurtarılmış bölgeler vardı. Yaşım onsekiz bile olmamıştı. Her gün dört, beş vatan evladı, tekbir sesleriyle, bir gül bahçesine girercesine, kara toprağın bağrına düşüyordu. Ülkenin yönetimine el koyacaklar, sonradan itiraf ediyorlar ki, daha çok kan dökülmesini beklemişlerdi. Çünkü 12 Eylül darbesi için gerekceler olgunlaşacaktı. Ve millet bu beylere hak verecekti. 15 Temmuz’da olduğu gibi, namlusunu millete doğrultan askere selam vermeyecek, tankların üstüne çıkacaktı. 12 Eylül’e ramak kala, bu yıl hissettiğim aynı duygularla, bir grup arkadaşla bir veda yemeği yemiştik. Konya’da yemek deyince insanın aklına ne gelir? Elbette etliekmek. Veda yemeğinin parasını o günkü Ocak genel muhasibi İsmail Hakkı Bakır vermişti. Kulakları çınlasın…
Otuzyedi yıl sonra…
Ve, bu yıl da, o gün, otuzyedi yıl önce yemekte olan Musa Karacor, Ahmet Çakır ve Osman Güzel ile yine öğle vakti bir veda yemeğinde buluştuk. Yine etkliekmek yedik. Bu yıl bir de akşam veda yemeği organize edildi. Bu yemeğe ilkokul, ortaokul ve lisede birlikte olduğum arkadaşlarım, Hamza Ertaş, Cemil Gülcan, İsmail Karakoca ve değerli dostlarım Bekir Gültekin, Durmuş Karakoca ve bir arkadaşı katıldı. Yemekten sonra veda programımız aynı grupla Havzan’daki Emirgan Nargile’de devam etti. Sohbet halinde geçen programa daha sonra değerli dostlarım Selçuk Üniversitesinden Dr. Hacı Ahmet Şimşek, NEÜ’den Doç. Dr. Birol Mercan ve Doç. Dr. Abdurrahman Dinç, girişimci Ahmet Elden ve Ahmet İzgi eşlik ettiler. Aynı akşam, gazetemiz ‘eurovizyon.com’ köşe yazarlarından Dr. N. Hakan Yıldırım ve Almanya’dan bilgisayar mühendisi Hüseyin Kaya ile tanışma fırsatı buldum…
Yaz tatiline geri dönersek. Bu yıl farklı bir tatil programı uyguladık. Önce İzmir ve çevresi, Çeşme-Alaçatı-Urla’yı gezdik. İzmir-Kuşadası arasında Hollanda’dan geri dönüş yapan Ayhan Tamer’in ‘bed and breakfast’ında çay içtik. Selçuk, Kuşadası ve Akören Maket Köy’ü gezdik. Gülseren Yazarel hanımefendinin misafiri olduk. Didim, Bodrum ve Fethiye’den sonra Side-Çolaklı uğradığımız yerler oldu. Ülkemizin güzelliklerini bu köşede paylaşmıştım. Son durak Konya’ydı. Konya ve çevresiyle ilgili yaşadıklarımızı ve nostaljilerimizi de okudunuz. Ancak, bu yıl Konya’yı ziyaret eden Hollandalı dostlarımızı da yazmadan geçemeyeceğim tabiiki.
Hollandalı dostlarımız Konya’da…
İlk önce, Hollanda’nın duayen Türk gazetecisi İlhan Karacay misafirimiz oldu. Karacay’la birlikte Konya Mevlana Türbesi başta olmak üzere, Konya’nın tarihi mekanı Sille ve Meram’ı gezdik. Akşam da Akyokuş’ta hem kahvelerimizi yudumladık hem de Konya’yı seyrettik. Hatıraları, İlhan Karacay yazacaktır herhalde. Yine bu çerçevede, HABER Gazetesi’den İbrahim Karaman, Fatih Karaman, Mesut Karaman ve hanımefendiler ve çocuklarını Meram’da misafir ettik. Tavusbaba’da kıldığımız Cuma namazı bir başkaydı. Hollanda Türk İslam Kültür Kuruluşları eski başkanı Arif Yakışır ve eşleri, Hollanda Kırım Vakfı başkanı Mehmet Pekcan da Konya’yı ziyaret eden ve Meram’da çay içtiğimiz dostlarımız arasında oldular. Kadim dostlarımdan Metin Yazarel ve Sadık Yemni ile Akören’de yaşadığım nostalji elbette bir başkaydı…
Evet. Bu yıl, yaz tatilimizden kesitler böyleydi. Bir taraftan Sıla-ı Rahim, diğer taraftan Türkiye’nin güzellik ve zenginliklerini doya doya yaşamak. İki ülke, iki toplum, iki kültür’e ait olmak, her zaman belirttiğimiz üzere bir zenginliktir. Birbirine engel değildir. Şimdi, Hollanda’daki ve tabiiki Avrupa’daki, hatta Balkanlardaki yani gönül coğrafyamızdaki dostlarımızla hemhal olma, hasret giderme zamanıdır. Yunus’un dediği gibi, her dem yeniden doğmak ne güzel. Dostlarınızın varlığını yeniden tatmak ne hoş…
Bu vesileyle, tüm okuyucularımın mübarek Kurban Bayramını tebrik eder, insanlık için hayırlara vesile olmasını dilerim.
Veyis Güngör
30 Ağustos 2017