Geride bıraktıǧımız Cumartesi, öǧleden sonra Amsterdam yakınlarında bir toplantı gerçekleşti. Toplantı, bu yıl kırkıncı kuruluş yıldönümü kutlanacak Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu öncülüǧünde gerçekleşti. Toplantıya farklı alanlarda etkin olan bazı sivil ve gönüllü Türk kuruluşları temsilcileri katıldı. Bir istişare niteliǧi taşıyan toplantının konusu, tahmin edileceǧi üzere, Hollanda Temsilciler Meclisi Komisyonunun Hollanda Diyanet Vakfı’nı sorgulaması ve bunun Hollanda Türk topluluǧu üzerindeki etkileriydi.
Bilindiǧi gibi, Şubat ayında, Hollanda Temsilciler Meclisi Araştırma Komisyonu iki hafta süreyle aralarında Hollanda Diyanet Vakfı’nın da yer aldıǧı bazı İslami Kurumları sorgulamıştı. Komisyon, ‘özgür olmayan’ ülkelerden Hollanda’ya gelen para yardımları ve yardım yapan ülkelerin Hollanda’daki Müslümanlar üzerindeki etkilerini araştırmaktaydı. Bu çerçevede, uzmanlar ve İslami Kuruluş temsilcilerine bir çok sorular soruldu. Türkiye’nin özgür olmayan ülkeler listesinde gösterilmesi ve Hollanda Diyanet Vakfı sekreteri Murat Türkmen’e sorulan sorular, para yardımlarından daha ziyade, tartışmalı siyasi sorular olarak görüldü. Maksat üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi? belli deǧildi.
Cumartesi yapılan toplantıya geri dönelim. Toplantı notları, elbette önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacaktır. Tartışmaya da açılacaktır. Ancak, hem 20 Mart sorgulanması ve sonrası hem toplantı süresince dile getirilenlerden hareketle bazı gözlemlerimi özet olarak sizlerle paylaşmak isterim. Aşaǧıda yer alan bazı tespit ve sorumluluklar aslında, Hollanda Türk toplumu sosyolojisini de izah etmeye yönelik gelişmelerdir.
Öncelikle, Hollanda Temsilciler Meclisi Araştırma Komisyonunun 20 Şubat, Hollanda Diyanet Vakfı sorgulaması, Hollanda Türk toplumunun yeniden düşünmesi, kendini sorgulamasını beraberinde getirmiştir. Buradan hareketle bazı tespitler ve sorumluluklar aşaǧıda ifade edilmiştir.
Tespitler
20 Şubat sorgulaması;
– Aynı tabana hitap eden Türk İslam Kültür Dernekleri Federasyonu ile Hollanda
Diyanet Vakfı’nın uzun yıllardır birlikte saǧlıklı çalışamamalarının somut bir
ürünüdür,
– 11 Mart 2017, Türkiye Hollanda arasında yaşanan diplomatik krizin etkilerinin
hala devam ettiǧini zihinlerde canlandırmıştır,
– Son bir kaç yıldır Hollanda Türk toplumunda oluşan korku ve sinme psikolojisinin
devam ettiǧinin işaretidir,
– Türklerin, siyasi katılım ve temsilde ne kadar zayıf olduklarının
göstergesidir,
– Türk gönüllü kuruluşlarının, Hollanda kurum ve kuruluşlarıyla ortak çalışmadıklarının
açık delilidir,
– Hollanda hükümetinin, geçmişte yapılan ve yaşanan yanlışlardan ders
çıkarmaması.
Sorumluluklar
20 Şubat sorgulamasıyla, her ne kadar Hollanda Türk toplumu dışında gelişen
olaylar olsa da, uzun vadede aşaǧıdaki konular etrafında politika ve söylem
geliştirilmelidir:
– Türkiye Avrupa Birliǧi ilişkileri çerçevesinde yaşanan bazı olumsuz
gelişmelerin yer yer Hollanda Türk toplumunu etkilemesiyle bu alanda bir görüş
geliştirilmesi ,
– Küresel gelişmelerin Hollanda’ya yansımasıyla yapılan ‘terör-İslam-Müslümanlar’
genellemesi karşısında bir duruş sergilenmesi,
– Özellikle siyaset, iş pazarı, eǧitimde gençlere sözde Ermeni soykırımı, PKK
ve FETÖ terör hareketleri hakkındaki görüş ve duruşları sorulmaktadır. Gençlere
yardımcı olmak açısından, bu hareketlerin antropolojilerinin ortaya konulması
gerekmektedir,
– Amerika ve Avrupa’da her geçen gün yükselen aşırı saǧ ve popülist
hareketlerle mücadele yollarının belirlenmesi,
– Avrupa’nın soykırım ve sömürge tarihinin bilinmesi,
– İklim, göç ve mülteciler politika ve gelişmelerin yakından takip edilmesi.
Evet, Hollanda Temsilciler Meclisi Araştırma Komisyonu’nun 20 Şubat 2020
tarihinde Hollanda Diyanet Vakfı’nı sorgulaması, hafta sonu böyle bir
toplantının yapılmasına vesile olmuştur. Gelişmelerden Hollanda Türk sivil ve
gönüllü kuruluşlarının temsilcileri büyük rahatsızlık duymaktadırlar. Toplantıda
yapılan bazı tespitler ve muhtemel sorumluklar özet halinde bu şekildedir. Bu
durum, Hollanda Türkleri sosyolojisinden de bir kesittir.
Veyis Güngör
7 Mart 2020