Hollanda’nın Alman işgalinden kurtuluşunun yıldönümü çerçevesinde organize edilen özgürlük yemeğinin bu yılki konusu ‘Şimdi yeni şeyler söylemek lazım’dı. Bu çerçevede Hollanda Türkevi Topluluğu da ‘Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ve rol modellerimiz’ konusunu tartışma konusu olarak seçti. Bu yıl dördüncüsü yapılan Türkevi Özgürlük yemeğine daha çok Hollandalı dostların katılımı sağlandı. Program Hollandaca yapıldı. Düşünce kuruluşu CPD’nin başkanı Mehmet Emin Ateş’in modatatörlüğünde yapılan özgürlük tartışmaları Amsterdam Yunus Emre Enstitüsü Müdürü Fatih Okumuş’un Hoca Ahmet Yesevi ve Yunus Emre’den seçtiği şiir ve öğütlerle başladı. Devamla Mesnevi Okumaları öğrencilerinden Raşida Keskes Hacı Bektaş Veli’den beyitler okudu. Son olarak Hollandalı yazar Mohamed El Fers de Mevlana Celaleddin Rumi’nin meşhur yedi öğüdünü okuyup yorumladı. Son bölümde de katılımcılarla konuşmacılar arasında her üç rol modelimizin görüşleri üzerine sohbet yapıldı. Faaliyetin raporu yayınlanınca muhtevası hakkında daha geniş bilgi edinilebilir.
Benim burada üzerinde durmak istediğim konu ise şöyle. Toplantından sonra bir grup gençle, yeni açılan Van der Valk Hotelinin lobisinde bir kahve içtik. Kahvelerimizi içerken, gençlerden şöyle bir soru geldi: Abi bu akşamki tartışılan konunun arka planı neydi? Neden böyle bir tema seçtiniz?
Vaktin geç olmasına rağmen, gençlere dilimin döndüğü kadar cevap vermeye gayret ettim. Cevabım kısaca şöyle oldu:
Bugün, Hollanda’daki veya Avrupa’nın her hangi bir ülkesinde sizin gibi gençlerin ya da müslümanları, geçmiş yıllara nazaran daha çok üzerine gidiliyor. Sorularla köşeye sıkıştırılıyorlar. Orta Doğu’daki gelişmelerden tutun da Brüksel’deki, Paris’teki saldırılara, gençlerin rakidalleşmelerine, sokaklarda ellerinde Türk bayraklarıyla yürüyenler hakkında görüş bildirmeleri isteniyor. Siz bu sorulara, bir de son aylarda yaşanan Hollanda Türkiye diplomatik krizini ekleyin. Velhasıl, gençler, müslümanlar, Türkler Hollanda’da, Avrupa’da gelişen ve yaşanan olaylar hakkında görüş beyan etmek mecburiyetindeler adeta.
Soru yağmuruna tutulanlar , gerek sorulara cevap vermek, gerek suçlanan dinlerini daha iyi anlamak ve anlatmak gayretiyle bir taraftan aidiyet duydukları medeniyetin kültür tarihini merak ediyorlar, diğer taraftan da içinde yaşadıkları ülke ve Avrupa’nın kültür tarihini merak ediyorlar. Yükselen ırkçılık ve İslamafobi ile yeni mücadele metodları ve örnekleri arayışındalar. Biz de, Türkevi’nde küçük ölçekli bir düşünce grubu olarak aynı soruları soruyor ve cevaplar arıyoruz.
Sorularımıza cevaplar ararken, örneğin 13. Yüzyıl Anadolu’sunu şekillendiren kültür mimarlarının 21. Yüzyıl Avrupa’sına mesajlarının olduğunu görüyoruz. Nasıl o zaman Anadolu’da ‘fazilet, iyilik, adalet, doğruluk’ gibi değerler kurumsallaştırılmışsa, bu değerlerin bugün içinde yaşadığımız Avrupa’ya olumlu katkıda bulunacağını düşünüyoruz.
Diğer taraftan, Avrupa kültür tarihini de bilmeden, öğrenmeden elli yılı aşan bir süreyle birlikte yaşadığımız insanları anlamanın ve onlara bir şeyler anlatmanın da zor olduğu kanaati oluşuyor. Örneğin, Avrupa’yı etkileyen bir Maarten Luther ve mücadelesini bilmeden, Avrupa aydınlanmasını anlamadan, Frankfurt okulunun etkilerini farketmeden birlikte yaşadığımız tolulukları anlayacağımızı ve anlaşılacağımızın zor olduğunu düşünüyoruz.
Diğer taraftan, her geçen gün dozunu arttırarak yükselen ırkçılık, ayırımcılık, İslamofobi ile mücadele yollarını ararken, Güney Amerikalı İmam Abdullah Harun ve mücadelesiyle karşılaşıyoruz. En zor şartlarda, apartheid sistemine karşı başarılı faaliyetler yapan İmam Harun’un mutlaka Avrupa’daki Müslümanlar tarafından bilinmesini düşünüyoruz.
Bunlar, kendi dünyamızı kurarken referans veya ilham alacağımız bazı örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Bu örnekler çerçevesinde yeni mücadele metodları, yeni faaliyet alanları, yeni metodlar bulacağız. İşte 5 Mayıs akşamı özgürlük yemeğinde seçilen rol modellerimizin arka planı kısaca böyle. Bunlar bizim ilham kaynağımız ve referans değerlerimiz…
Gençler sabırla dinlediler. Sorularına cevap verebildiğimi sanıyorum. Bize göre, içinde bulunduğumuz topluma ve insanlığa iyilik mesajı vermek hepimizin boynunun borcudur. Henüz işin başındayız. Geleceğe ümitle bakıyoruz. Kötümser değil iyimseriz…
Veyis Güngör
12 Mayıs 2017