Yirmibirinci yüzyılın çeyreǧine adım attıǧımız bu yıllarda, insanlık, yeni ve tarihi bir sınavla karşı karşıya kaldı. İklim deǧişikliǧi ve hava kirliliǧi, mülteciler ve göç akımları, yoksulluk ve açlık uzun yıllar Avrupa’nın gündemini meşgul etmişti. Gelişmiş ülkeler için korkutucu sorunlardı bunlar. Ancak, 2020 yılının ilk ayından itibaren dozunu arttırarak devam eden Korona salgını diǧer sorunları geride bıraktı ve insanlıǧın ilk gündem maddesi haline geldi. Yeryüzü salgını haline gelen Korona alışılagelmiş yaşam tarzımızı altüst ediverdi. Alışkanlıklarının deǧiştiǧini gören insan, şaşkın ve çaresiz halde kendisine verilen bilgi ölçüsünde yeni yaşam tarzlarına uyum saǧlamaya çalışıyor.
Yeni yaşam tarzları bireysel olduǧu gibi kurumsal alanda da etkisini göstermeye devam ediyor. Saǧlık sektörü başta olmak üzere, bir çok alanda çalışma şekli deǧişiyor. İnsanların büyük kısmı evlerde çalışıyor. İş yerleri kapanıyor. İşsizlik artıyor. Hükümetler tarafından, salgının önlenmesine katkı saǧlamak amacıyla alınan tedbirler gereǧi, okullar tatil edilirken, gastronomi, sosyal-sanat-kültür-spor, eǧlence ve toplu faaliyetlerine yasak getirildi. Bu önlemlerin ne kadar süreceǧine dair herhangi bir öngörü bulunmamakta.
İçinden geçmekte olduǧumuz Korona salgını süreci, başta bilim insanları olmak
üzere, düşünürler, din bilginleri, karar vericiler, araştırmacılar ve pek çok aktör
tarafından analiz edilmeye ve anlaşılmaya çalışılıyor. Virusün çıkışı, yayılması,
verdiǧi zarar, insan ilişkilerini deǧiştirmesi ve gelecekte nasıl bir dünya olacak
gibi bir çok sorunun cevabı aranıyor. Korona krizinin dünyamızı deǧiştirmek
için bir şans olduǧunu düşünenler; insanın insanlık ailesinin bir parçası
olduǧunu yeniden hatırlaması, yabancılaştıǧımız tabiatla yeniden barışın
inşası, kaybedilen güvenin yeniden tesisi, ıskalanan dayanışma, yardımlaşma ve
birlikte çalışmanın yeniden insanlık gündemine gelmesi gibi yorumlarla, krizi
anlamlandırıyorlar.
Korona krizi sürecinde, başta hükümetler olmak üzere toplumda etki olan en küçük ölçekli organizasyon da ister istemez etkili bir kriz yönetimi üzerinde düşünmeye zorlanmaktadır. Kriz önlemleri her ne kadar uzun süreli olmasada, içinden geçilen süreci yönetmek için yönetimler seçim yapmak durumundalar. Sözkonusu seçimleri yapmak durumunda olan kurumlarımızdan birisi de elbette Sivil Toplum Kuruluşları ya da gönüllü teşekküllerimizdir.
İnsanların fiziken biraraya gelemediǧi bu zor günlerde yapılacak faaliyetlerin başında elbette sosyal medya imkanlarını kullanmak geliyor. Evlerde zorunlu ikametgah bizi hiç şüphesiz sosyal meydayı daha fazla süreyle kullanmamızıda beraberinde getiriyor. Çoǧu zaman kontrolü kaçırsakda, bizi yer yer esir alsada, insanlarla iletişim bu zor günlerde ancak sosyal medya kanalları ile gerçekleşiyor. Bir çok kişinin facabook ve instagram’dan canlı yayın yapması bunun en canlı örneklerini oluşturuyor.
Bu çerçevede, bazı Türk kuruluşlarının uyguladıǧı gibi, Amsterdam merkezli Türkevi Topluluǧu da Nisan (2020) ayında sosyal medya imkanlarını kullanarak ‘Divan-ı Hikmet Okumaları’ izleme çalıştayının ilkini gerçekleştirdi. Gönüllü kuruluşların dijital faaliyetlerine örnek teşkil etmesi açısından bu faaliyetine deǧinmek istiyorum.
Divan-ı
Hikmet Okumaları
Sözkonusu
etkinlik Esenler Belediyesi Hoca Ahmet Yesevi Kültür Sanat Sezonu Etkinlikleri başlıǧı
ile Ekim 2019 ayında başladı. Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı
Prof. Dr. Musa Yıldız’ın sunumuyla ‘Divan-ı Hikmet
Okumaları’ olarak devam eden programlar altı bölümden oluşmakta. Türkevi Topluluǧu
gönüllüleri zor korona günlerinde ‘Divan-ı Hikmet Okumaları’ programlarını not
alarak izlediler. Daha sonra belirlenen bir saatte Hangout programından çoklu
katılımla program tekrar edildi. Programın ilk bölümü; Türklerin İslam öǧretisi
teorisyenleri, Türklerin İslama girişi, Hoca Ahmed Yesevi’nin kısa hayatı, Yesevi’nin
vakti üçe ayırması, Yesevi’nin öǧrencileri ile Anadolu ve Balkanlarda gönül
fetihleri gibi konular ele alınmakta. Program, Hoca Ahmed Yesevi Divanı Hikmet
eserinin şu cümleleri ile başlamakta:
Bismillah deyip beyan ederek hikmet söyleyip,
Talep edenlere inci. Cevher saçtım ben işte,
Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup,
İkinci defte sözlerini açtım ben işte.
Devamla, Cibril hadisi
olarak da bilinen, Cebrail a.s. ve Peygamberimizin buluşmasına deǧinilerek,
İslam’ın beş şartı, İman’ın altı şartı ve İhsan nedir sorusuna verilen cevap ‘Allah’ı
görüyormuşcasına ona ibadet etmektir’ üzerinde duruluyor.
İslamı bize öǧreten büyüǧümüzün İmamı Azam Ebu Hanife, İmanı bize öǧreten büyüǧümüzün
ise İmamı Maturudi Hz. olduǧuna dikkat çekiliyor. Son olarak, İhsan, yani her
şeyi güzel yapmak olarak tanımlanıp ve yaptıǧınız her şeyi güzel yapın diye
bize öǧretenin ise Hoca Ahmed Yesevi olduǧu belirtiliyor.
Bu derste, ilk islam şehidesi Hz. Sümeyye’nin Türk coǧrafyasından gelen bir
bacımız olduǧunu da öǧreniyoruz.
Türklerin İslam’la tanışmaları ve İslam’a girmeleri Talas savaşı ile oluyor.
Tarihteki o büyük savaş yani Kırgizistan ile Kazakistan arasındaki Talas
vadisinde yapılan savaş Çinlilerle Araplar arasındadır. Bu savaşta, o coǧrafyada
yaşayan Karluk Türkleri tarihi bir tercih yaptılar ve Arapları seçtiler.
Zira bir tarafta putperest çinliler diǧer tarafta Allah diyen Araplar vardı. Türklerin
Gök Tanrıya inanmaları bu seçimde önemli rol oynadı. Türkler Çinlileri arkadan
kuşatarak, Arapların Çinlileri yenmesini saǧladılar.
Bugüne kadar öǧrendiǧimiz ilk Müslüman olan Türk devletinin Karahanlılar
olmasıydı. Ama araştırmalar daha önce bir Türk devletinin yani İdil Bulgar Devleti’nin Müslüman olduǧu ortaya
çıkardı. İdil Bulgarları onuncü yüzyılın başlarında 925 yılında, Abbasi halifesinin
gönderdiǧi elçi üzerine İslamı seçerler. 940 yılında ise, İdil Bulgar Devlet’inden
onbeş yıl sonra Karahanlılar, Abdulkerim Satuk Bugra Han önderliǧinde topluca
Müslüman olurlar.
Ama esas Türklerin İslam’la haşır neşir olmaları Hoca Ahmet Yesevi’nin
Türkistan coǧrafyasında yaptıǧı faaliyetlerle olur, büyür ve gelişir. Zira Hoca
Ahmed Yesevi İslam’ı Türkçe anlatmakta ve yazmaktadır. Hoca Ahmed Yesevi
kendisine örnek olarak efendimizi Ahmed’i seçmiştir. Çünkü hikmet ve ahlak
ondaydı. Hoca Ahmed Yesevi Hikmet yolunu seçmiştir. Ve o devasa eseri Divani
Hikmeti yazmıştır.
Hoca Ahmed Yesevi’yi bize öǧreten üstadımız ise ‘Türk Edebiyatında ilk Mutasaavıflar’ eseriyle Prof. Dr. Fuat Köprülü’dür. Köprülü’nün Hoca Ahmed Yesevi’yi çalışmasını ‘şu Ahmed Yesevi’yi çalış, bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız’ diyerek Yahya Kemal tavsiye etmiştir.
Kazakistan’da, Sayran kasabasında dünyaya gelen Hoca Ahmed Yesevi’nin soyu Hz. Ali
efendimize uzanır. Kerbela olayından sonra, Türkistan’a giden bir grup
Müslüman Türk hanımlarla evlenirler. Hoca Ahmed Yesevi Hz. de bu evliliklerden
doǧan bir nesil, bir soy. Hoca Ahmed Yesevi yedi yaşınageldiǧinde, babası
İbrahim Ata, ablası Gevher Şehnaz’ı çaǧırır ve küçük Ahmed’i önce Allah’a sonra
ona emanet eder, ve Ahmed gelecekte ulu kişilerden olacak der. Babası İbrahim
Ata rahmeti Rahmana kavuşunca, küçük Ahmed ablasıyla birlikte Yesi’ye gelir. Zira
Ahmed’in yetişmesi lazımdı. Küçük Ahmed, Yesi’de, o yaşında aslında emanetini
arıyordu. Ve, Yesi sokaklarında o kişiyi yani Arslan Babayı görüp, koşar,
eteǧinden tutar ve ata, ata emanetimi ver der. Arslan Baba şaşırır. Sen
Ahmed misin? diye sorar. Evet, ben Ahmed’im der. Bunun üzerine Arslan Baba,
Peygamberimizin emaneti hurma’yı küçük Ahmed’e verir.
Hoca Ahmed Yesevi hazretleri Divan-ı Hikmetinde bu olayı şöyle anlatır.
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;
“Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan”
İşte o zamanda binbir zikrini eyledim tamam
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.
Hurma ilmin sembolüdür. Ahmed Yesevi’de ilmi peygamberimizden alıyor. Arslan Babadan bir müddet ders alıyor. Arslan Baba vefat edince, Belh, Ahlat yanısıra Kubbetül İslam olarak bilinen Buhara’da hocası Yusuf Hemedani’yıbulur Ahmed Yesevi. Yusuf Hemedani küçük Ahmed’i görünce, ondaki cevheri hemen görür. Özel ilgi gösterir. Ve şu nasihatı verir: ‘Evladım Ahmed, dünyevi makamlarının peşinde koşma, o zaman göreceksinki Allah o makamları senin ayaǧının altına düşürür, o zaman o makamın üzerine çık ve adaletle hükmet.’ Yusuf Hemedani Hz. Aynı zamanda Selçuklu hükümdarı Sultan Sancar’ın da danışmanlıǧını yapmıştır. Hoca Ahmed Yesevi, Yusuf Hemedani’nin vefatıyla birlikte, iki öǧrencisinden sonra onun yerine geçer, ve rüyasına hocası artık Yesi’ye dönmesini söyler. Ahmed Yesevi günlerdir özlemini duyduǧu Yesi’ye gelir. Dergahını kurar ve eǧitim, irşad faaliyetlerine başlar. Doksandokuzbin öǧrencisi vardı Ahmed Yesevi’nin.
Piri Türkistan, Türkistan’ın Piri olarak anılmaya başlayan Hoca Ahmed Yesevi vaktini üçe ayırır. Vaktinin üçte birlik bölümü, ibadet ve zikir ile geçer. İkinci üçte birlik bölümü ise öǧrencilerine ilim öǧretmekle geçer. Son üçte birlik kısmı ise, alın teri çalışarak, geçimini saǧlar. Marangoz olan Hoca Ahmed Yesevi kaşık ve kepçe yapar. Ürettiklerini sadık ve halden anlayan bir öküz ile satar.
Hoca Ahmed Yesevi, yetişen öǧrencilerini, ocaktan adıǧı eǧsiyi
dünyanın herhangi bir yerine fırlatır ve eǧsi nereye düşmüşse öǧrencisi gider oraya
yerleşir ve halkı eǧitmeye başlar. Hacı Bektaş Veli Hz, diyarı Rum için
görevlendirilir, Anadolu’ya gelir ve bugünkü Hacı Bektaş’a yerleşip ve eǧitime
başlar.Sarı Saltuk, önce Hacı Bektaş Veli’nin yanına gönderilir. Eǧitimi
tamamlanır ve oradan Avrupa’ya gönderilir. Sarı Saltuk, Avrupa’da gönülleri
fetheder. Bunun için Sarı Saltuk’ın Avrupa’da 20 yerde makamı vardır. Yozgat’aise Osman Paşa gönderilir. Önce Çin sınırında Müslümanlara zarar
veren bir canavarı tahta kılıçla bertaraf etmesi için görevlendirilen Osman
Paşa, daha sonra Yozgat’a gönrevlendirilir. Osman Paşa, Yozgat ve çevresinde
eǧitim ve öǧretim faaliyetlerini icra eder. Yahya Kemal’ın ifade ettiǧi gibi milliyetimizi
yoğuran Hoca Ahmed Yesevi öǧretisi bu
isimlerle birlikte Yunus Emre, Ahi Evren, Geyikli Baka, Şeyh Edebali, Hacı
Bayramı Veli, Gül Baba gibi yüzlerce Alperen tarafından icra edilir.
Hoca Ahmed Yesevi’nin bilinen en meşhur eserleri ‘Divan-ı Hikmet’ ve ‘Fakirname’dir.
Fakirname’de ‘Dört kapı kırk makam’ yani tasavvuf ve dervişin özellikleri ve
makamlar anlatılmaktadır. Kırk makam bulunur. Bu makamların onu şeriatta, onu
tarikatta, onu marifette ve onu da hakikattedir. İnsani Kamil olabilmek için bu
kapılardan geçmek gerekir. Hoca Ahmed Yesevi’nin diǧer iki kitabı ise, ‘Risale
der Adab-ı Tarikat’ ve ‘Risale der Makamat-ı Erbain’dir.
Hoca Ahmed Yesevi 63 yaşına gelir. Peygamberimize saygı ve
sevgisinden dolayı medresenin bir
köşesinde halvethaneye girer. Burada da zamanını üçe ayırır ve eǧitime devam eder.
Bu durumu Divan-ı Hikmet’de şöyle ifade etmektedir:
Ey dostlar kulak verin söylediǧime,
Ne sebepten altmış üçte girdim yere?
Mirac sırasında Hakk Mustafa ruhumu gördü,
O sebepten altmış üçte girdim yere…
Hoca Ahmed Yesevi’nin halveti on yıl sürer.
Bugün Yesi’de ziyaret edilen Hoca Ahmed Yesevi türbesi Emir Timur tarafından yaptırılır. Rüyasında Hoca Ahmed Yesevi Hz.ni gören Timur, Buhara fethi ile müjdelenir. Fetihten sonra Yesi’ye gelen Timur, atından iner ve atların ayaklarının altına keçe giydirilir ki, Hoca Ahmet Yesevi Hz. Rahatsız olmasın diye.
Prof. Dr. Musa Yıldız hocanın Divan-ı Hikmet Okumaları dersleri
altı bölümden oluşmaktadır. Özet olarak vermeye çalıştıǧımız birinci bölüm Divan-ı
Hikmet Okumalarına bir giriş olup, ilerleyen bölümlerde Hoca Ahmed Yesevi
öǧretisine yer verilmektedir. Divan-ı Hikmet’de, bugün insanlıǧın karşı karşıya
kaldıǧı korona virusü sınavına dikkat çeken alemşumül ve insani deǧerlere yer verilmektedir.
Korona salgını ve insanlıǧın düştüǧü acizlik acaba Hoca Ahmed Yesevi’nin şu
cümlelerinde belirtiǧi deǧerlerin unutulması yüzünden midir?
Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu,
O gece Mirac’a çıkıp Hakk cemalini gördü,
Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu,
Gariplerin izini arayıp indim ben işte.
Korona salgını sonrası şekillenecek insani ilişkiler, oluşacak düzen, gelecek nesillere bırakılacak deǧerler sisteminde Hoca Ahmed Yesevi’nin alemşumül görüşlerinin aǧır basmasını dilerim. Bu zor günleri fırsata çevirerek kendimizle, insanlarla, tabiat, hayvanat, alem ve yüce Yaratan’la ilişki ve iletişimimizi Rab’bimizin arzu ettiǧi doǧrultuda gelişmesini temenni ederim.
REFERANS DERGISININ 55. SAYISI ICIN KALAME ALINMISTIR.
Veyis
Güngör
20 Nisan 2020