Neredeyse dört aydır korona
kriziyle yaşıyoruz. Korku, panik, yalan haber ve komplo teorileri arasında,
birey olarak ne kadar zayıf olduǧumuzu anladık.
Bugün, Hollanda’da 6 mart tarihinden sonra ilk kez koronadan insan ölmediǧi
açıklandı. Buna raǧmen insanlar rahat bir nefes alamıyorlar. Zira salgın
tehlikesi henüz geçmiş deǧil. Her an ölüm sayısı artabilir ve hastanelerde
yoǧun bakıma alınma sayıları artabilir.
Demek oluyor ki, temizlik, fiziki mesafe ve iyi beslenme gibi kurallara uymak
durumundayız.
Sokaklar haftalardır işgal
atında
Korona krizi süreci, uzun zamandır yapılmayan
görkemli sokak gösterilerini gündeme taşıdı. Bunun sebepleri arasında, ABD’de polis
tarafından öldürülen Goerge Floyd olsa da, protestoların haftalarca devam
etmesi düşündürücüdür. Avrupa’nın başkentleri ve bazı şehirleri haftalardır
gençlerin protestolarına şahitlik ediyor. Son haftalarda olaylar, polis
çatışması ile sonuçlanıyor. Oysa, Avrupa’da bu tür protesto olayları bir süredir
unutulmuştu. Şimdi ise her olay veya karar bahane edilerek millet sokaklarda.
Protestoların dönüşümü
Bazı uzmanlar, son haftalarda yaşanan sokak
protestolarını, aylardır evlere hapis edilen insanların bir isyanı olarak
görüyorlar. Bu, aynı zamanda korona krizi sürecinde koyduǧu yasaklarla kendini
hissettiren devlete karşı da bir protesto olarak yorumlanıyor. Ayrıca,
haftalardır devam eden ırkçılık, ayırımcılık ve polis şiddetini protesto yürüyüşleri,
Avrupa ülkelerinin sömürü geçmişleriyle hesaplaşma tartışmalarını da
beraberinde getirdi. Bazı başkentlerde, sömürü döneminde görev yapmış isimlerin
heykelleri boyandı ve yıkılmak istendi. Hatta, geçen hafta sonu Den Haag’da
yapılan gösteri, Hollanda’da muhtemel korona yasalarını protesto gösterilerine
dönüştü. Stuttgart sokaklarında gençler mağazaları talan ettiler. Pazar akşamı Paris’te
geleneksel sokak festivalinde, içkiyi fazla kaçıran gençler polisle çatıştılar.
Devlet her şeyi kontrol etmesin
Pazar gün, Den Haag Malieveld alanında
yapılan protesto gösterisine çok farklı sosyal gruplar katıldı. Koronaya karşı
herkesin aşı olması propagandasını kırmak için seçilen organizatörler arasında,
dans okulu sahibi ve aynı zamanda biyo eczacılık eǧitimi alan Willem Engel ile
hukukçu Jeroen Pols öne çıkan isimlerdi.
Grup, 26 Mayıs tarihinde Facebook’da bir sayfa açtı. Kısa sürede 27.000
takipciye ulaştı. Takipciler, toplumun her kesimini; sanatçıları, hukukcuları,
satış müdürleri, garaj sahipleri ve farklı dini grupları temsil etmekteydi.
Yapılan konuşmalarda, ‘devletin
yalanlarına karnımız tok’, ‘ilaç seçme özgürlüǧü’, ‘devlet her şeyi kontrol
etmesin’, ‘aǧzımız kapatıldı’, gibi sloganlar dikkat çekti.
Faşistsiz faşizm
Hollandalı filozof Rene ten Bos, korona
krizi sürecinde ‘Korona Faşizmi’
başlıǧı ile bir kitap yayınladı. Filozof, Kovod-19’un kötü bir hastalık
olduǧunu kabul ettiǧini, ancak korona krizi ile deǧerlerimizin hızlı bir
şekilde deǧiştiǧini savunuyor. “Kısa bir
sürede, inanç özgürlüǧü, toplanma ve yürüyüş özgürlüǧü, hareket ve seyahat
özgürlüǧünün yerini ‘saǧlık’ aldı” diyen Rene ten Bos, 2020 yılında
yaşananların ‘korona faşizmi’ olarak
ifade edileceǧini belirtiyor.
‘Faşizm, çok farklı şekillerde kendini gösterebilir;
antisemitizm veya karşıtı, fütüristik veya
muhafazakarlık, ırkçılık, kadın düşmanlıǧı, ulusalcılılık veya bilimsellik, ama
bunların dışında da olabilir’ diyen Rene ten Bos, faşizmi kargaşaların birleşmesinden
doǧan bir ruh hali, yani korku olarak
nitelendiriyor.
Filozofa göre, korona krizinde de faşistlerin olmadıǧı bir faşizmden bahsedilebilir.
Siyahi Müslümanlar
Dalga dalga yayınlanan Black Lives Matter hareketiyle, siyahi
Müslümanların da ayırımcılık ve ırkçılıkla karşı karşıya kaldıklarını öǧrenmiş
olduk. Gündem oluşturan ırkçılık tartıştırmalarında, siyahi Müslümanların,
renklerinden dolayı, yer yer, hatta bazen camide ‘Sen de mi Müslümansın?’ sorusuna muhatap oldukları ortaya çıktı.
Avrupa’da camilerin, genelde etnik yapıya göre şekillenmesi, Türkçe ve Arapca
bilmeyen Müslümanların kendilerini dışlanmış hissetmeleri, yaşanan vakalar arasında.
peygamberimizin Bilal Habeşi ile
olan ilişkisine dikkat çeken siyahi Müslümanlar, biliçsizlikten kaynaklanan ayırımcılık
sorununu, Avrupa Müslümanlarının bir an önce çözmelerini bekliyorlar.
Evet, dört aydır yaşadıǧımız
korona krizi, yukarıdaki tartışma konuları başta olmak üzere, daha başka
tartışma ve üzerinde düşünmemiz gereken konuları gündemimize getirdi. Krizle
birlikte, kısa bir sessizlikten sonra protestolar ve sokak hareketleri
hızlandı. Irkçılık, ayırımcılık ve faşizm tartışmaları, insanların hızlı bir
şekilde organize olmalarını beraberinde getirdi.
Avrupa’da siyahi Müslümanların seslerini de duymuş olduk. Bütün bu
gelişmelerden ders almamızı ümit ederken, sürdürülebilir ve anlaşılabilir mantığın
yanında, korkunun yerine ümit ve merhametin galip geleceǧi günlere ulaşmamız
arzusuyla…
Veyis Güngör
24 Haziran 2010