‘Avrupa’da Maarten Luther’le yeni bir çağ başladı. Yeni çağ sadece Rum Katolikleri ilgilendirmiyordu. Luther Türklerin dini yani İslam’ı derinlemesine inceledi. Luther aynı zaman da din ve devlet işlerinin birleşmesine karşı mücadele verdi’.
Evet bu satırlar, Hollandalı din alimi ve İslamolog Jan Slomp’a ait. Slomp’u yaklaşık yirmi yıldır tanırım. Bir çok konferansta İslam’ı o kadar olumlu anlatır ki, onu yakından tanımayan sanki bir müslüman konuşuyor zanneder. Oysa bay Slomp çok iyi bir eğitim almış, mensup olduğu Kilise ve akım içinde ‘İslam ve Müslümanlar’ masası sorumlusudur. Hollanda’daki bir çok toplantıda Protestan Kilisesi adına, İslam ve Müslümanlar masası sorumlusu olarak konuşan Slomp, artık emekli olmuştur. Ne acıdır ki, başta Hollanda Diyanet Vakfı olmak üzere Hollanda’daki diğer dini teşekkillerin Jan Slomp örneğinde olduğu gibi ne bir İsevi ne de bir Musevilik uzmanı yoktur. Sistemin nasıl çalıştığının somut bir örneği olan ve yaşının ilerlemesine rağmen aktif olan Jan Slomp geçtiğimiz ay ‘Luther ve Türklerin dini’ başlıklı yeni bir makale yayınladı. Makalesinde ilginç yorumlara yer verdi. Gelin birlikte bay Slomp’un bu yeni makalesinde dikkat çektiği konulara şöyle bir göz atalım.
‘1523 yılının ağustos ayında genç Macar Kıralı Lodewijk’in, Mohaç muharabesinde hem ülkesini hem de hayatını kaybettiğini’söyleyen Jan Slomp ‘1529 yılında da Osmanlı Sultanı Muhteşem Süleyman’ın Viyana kapılarına dayandığını’ belirtiyor. ‘Viyana önlerinden Türkler’in rakipsiz olmalarına rağmen geri çekildiklerine dikkat çeken’ Slomp, ‘Luther’in dedelerinin bin yıldır Doğu Roma’nın başkentliği yapan Konstantinopel’in 1453’te düşüşünü ve İstanbul oluşunu görerek yaşadıklarını’ söylüyor. İşte bu dönemden itibaren Almanya’da bir ‘Türkennot’ (Türk korkusu, karşı konulmaz çaresizlik, bela ve Türk dehşeti) başlar bay Slomp’a göre.
Ve Luther’in, Avrupa’nın bu psikolojiyi yaşadığı bir süreçte İncil’in çeşitli nüshalarını (Daniël, Ezechiël ve Johannes) derinlemesine incelediğini söyleyen Slomp Luther’in özellikle Daniël’in küçük boynuz’unda (7:6) Türk Devletinin tanımlandığını belirtmektedir.
Jan Slomp şu tesbiti yapıyor: “Luther’den ne öğrenebileceğimize gelince, o İslam’ı çok ciddi ve derinlemesine inceledi. Din işleriyle siyasi görevleri kesinlikle birbirinden ayırdı. Bu anlayışla İncil ile alakalı dini eleştirisini hayata geçirdi”. Burası önemli, zira Luther İslam’ın onuncu yüzyıl ile onaltıncı yüzyıl arasındaki İslam ontolojisinden etkilendiği akla gelmektedir.
Bilindiği gibi Luther 1522 yılında, arkadaşlarıyla da iştişare ederek kendi İncil çevirisini tamamladı. Vaaz vermeye ve görüşlerini açıklamaya, yaymaya başladı. Luther’den Katolikler ve fanatik Reformcular rahatsızlık duydular. Buna rağmen, Marten Luther’in fikirleri “Luthercilik” olarak tüm Avrupa’ya yayıldı. Luther Roma tarafından afaroz edildi ama Protestanlığın temelleri de böylece atılmış oldu.
2017 yılı Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa’da Luther reformunun 500. yılı olarak ilan edildi. Bir çok program, yayın ve organizayonla Luther’in fikirleri tekrar gündeme getiriliyor.
Luther’in Türklerle ilgili düşünceleri, tenkitleri, olumsuz fikirleri yer yer farklılık arzetse de, eserlerinde bir Türk ve İslam karşıtlı ve yer yer düşmanlığı çok açık bir şekilde görülmektedir. Bunun elbette teolojik boyutu olduğu gibi tarihi sebeplerinin olduğu da bilinmektedir. Luther’in İslam ve Türkler karşıtlığı bilinen bir bir vakıa olmakla birlikte bu derinlemesine araştırılması gereken bir konudur. “Eylem-iman ilişkisi ayırımı ve din ve siyaset ayırımı’ görüşü Ebu Mansur Muhammed Maturidi’nin görüşlerini hatırlatıyor adeta. Hasseten Avrupa’daki Türk münevverleri bu konuyu mutlaka derinlemesine incelemelidirler.
Diğer taraftan, biz, Avrupa’daki Türkler olarak, Lutherciliğin beşyüzüncü yılının kutlandığı bu yıl ne yapmalıyız? Reformculuğun içinde yaşadığımız Avrupa’yı şekillendirmesi ve Avrupa’nın oluşumuna katkısı nedir? Bu husuta, kanaatimce iki farklı açı bizim için önem arzediyor. Bunlardan birincisi, bugün Avrupa’nın ve özelde bizim karşıya karşıya kaldığı İslamafobi’nin tarihsel temelleri ve Luthercilik. İkincisi de Luther’in derinlemesine incelediği Türklerin dini yani onuncu yüzyılla onaltıncı yüzyıl arasındaki din anlayışımızdır. Allah-Evren, Allah-İnsan, Allah-Eşya, Halik-mahluk ilişkisi… Yani İmamı Hanefi, İmamı Maturidi ve Hoca Ahmed Yesevi perspektifiyle Vahdet-i Vücut medeniyetinin dominant olduğu ve inşa edildiği bir dönemden bahsediyoruz. O zaman önümüzdeki dönem Avrupa’nın teolojik kültür tarihine yeniden bakmalı, incelemeli ve tartışmalıyız. Çünkü yarınki Avrupa bizi ve insanlığı yakından ilgilendiriyor.
Veyis Güngör
7 Haziran 2017