Mehmet Görmez, Carullah ve Batı’nın İslam İdraki

Türkiye son bir kaç gündür yoğun bir şekilde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’i konuşuyor. Görmez görevini bıraktı. Görmez emekli oldu. Görmez’e psikolojik tuzak kuruldu. Görmez hedef seçildi gibi cümleler haber başlıklarından bazıları. Bilindiği gibi Prof. Dr. Mehmet Görmez bir veda konuşmasıyla görevinden ayrıldı. Üzülenler oldu elbette. Ama sevinenler daha fazla seslerini duyurdular adeta. İlahiyatçı Ali Köse eleştirileri ‘din savaşları devam ediyor’ esprisiyle açıkladı. Hakaret ve iftira içeren cümleler kuruldu maalasef. Yazılanları okurken, tanıdığım yönleriyle Mehmet Görmez hocayı hafızamda canlandırdım. Bazıları memnun olmasalar da, bizi, yani Avrupalı Türkleri ilgilendiren hatıralarımı bu vesileyle sizlerle paylaşmayı deneyeceğim.

Mehmet Gözmez’le tanışmamız, kadim dostum eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın bakanlık yıllarıyla başlar. Görmez o yıllarda Diyanet İşleri Başkan Yardımcısıdır. Görmez’in aynı zaman da bir akademisyen olması ilişkilerimizi daha da kuvvetlendirir. Görmez hocanın “Hiçbir kimse bir başkasını, İslam’ı kendisinin anladığı gibi algılayıp yaşamadığından ötürü tekfir edemez” gibi görüşleri Avrupalı müslümanlar ve muhataplarına ‘çeşitlilik’ görüşünü hatırlatıyordu. Görmez hocanın hem bir akademisyen hem bir din gönüllüsü olarak Avrupalılarla tartışması, karşılaşması gerekiyordu. Bu çerçevede bazı  programlar da yaptık.

Musa Carullah Bigiyev
Bu programlardan bir tanesi Hollanda’nın Noordwijk kasabasında gerçekleşmişti. Hollanda Hükümeti Bilimsel Danışma Kurulu 2006 yılında ‘İslami Aktivizmde Dinamikler’ (Dynamiek in İslamitisch activisme) konulu bir rapor yayınlamıştı. Biz de, UETD Hollanda olarak, bir hafta sonu eğitim kampı düzenlemiştik. Kampta raporu hazırlayanlardan bay I. J. Schoonenboom ve bayan W. Asbeek Brusse ile Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Dr. Mehmet Görmez’i bir araya getirmiştik. Önce bilimsel raporun sonuçları katılımcılara sunuldu. Sonra Mehmet Görmez rapor üzerine “İslam ve Demokrasi” açısından eleştirel bir değerlendirme konuşması yapmıştı. Tartışma oldukca seviyeli olup, gece yarılarına kadar sürmüştü.
Kuzey Denizi kenarında bir kasabada gerçekleşen hafta sonu eğitim kampı programının ikinci gününde ise Mehmet Görmez bize, “Musa Carullah Bigiyev” ve “Musa Carullah’a göre İslam’da Kadın” konulu bir seminer vermişti. Biz de Kazan’lı alim, bilim adamı Musa Carullah’ın “Hatun” isimli kitabını o hafta sonu tanımış olduk. Musa Carullah’ın olaylara “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” hadis-i şerifi ve “Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez” ayeti doğrultusunda baktığını öğrendik.

Avrupa’nın İslam idraki
Daha sonra Mehmet Görmez’i UETD Genel Merkezi’nin İstanbul Kadıköy’de organize ettiği bir başka hafta sonunda dinleme imkanı buldum. Konuşmasından Batı’nın İslam idrakinin tarihçesine dikkat çekmişti hoca. İslam idrakini iki bölüme ayırmıştı. Bunlar: “Masallar ve Hurafeler Dönemi, Klasik Oryantalizm Dönemi”ydi. Batının her merkezinde, İslamiyetin anlaşılması için merkezler oluşturuldu. Bu bilgiyi güç olarak kullanabilmek için oryantalizm başlamıştı. Almanlar Münih’te Kur’an Enstitüsü kurmuşlardı. Enstitü, 2. Dünya savaşına kadar faaliyet göstermişti. 20 Türkçe konuşan, 20 Farsça konuşan ve 20 Arapça konuşan araştırmacı İslam ülkelerini araştırmıştır. 2. Dünya savaşında bu merkez bomba saldırısı ile tamamen yıkılır. Batı daha sonra İslam ve Müslümanlarla, “İşgaller ve Sömürgeler Dönemi ve Göçler Dönemi” olarak iki ayrı süreçte tanıştı diyordu Görmez hoca.

Kimlik ve Dil
Avrupa’da İslam’ın bekası için hizmet eden kuruluşların yoğunlaşması gereken başlıklar olarak ‘Kimlik sorunu’na dikkat çekmişti Görmez hoca. Görmez: “Üzerinde en çok durulması gereken konu. Avrupa’daki millet varlığımızın en önemli sorunu kimlik sorunudur. Tarih gösteriyor ki; kimliği oluşturan unsur DİL’dir. Dil kültürün evidir. Evi yıkarsanız içindeki varlığı yok edersiniz” diyordu. Kimliği oluşturan ve koruyan şey inançtır, inancını kaybeden dilini de, kültürünü de, tarihini de kaybediyor” diyordu.

Tasavvuf kültürü çok önemlidir
Görmez “İslam ile Batı kültürünün birlikte yaşaması” meselesinde de şunları söylemişti: “STK’lar, İslamın Batı kültürüyle beraber yaşamaya uygun olduğunu Batılılara anlatmalı, kabul ettirmeli. İslam’ın temel metinlerini, farklı dinleri bir arada yaşatmak adına bizlere ne tecrübe takdim ettiğini çok iyi bilmeliyiz. Endülüs tecrübesi çok önemli bir tecrübedir. 8 asırlık bir medeniyettir. Osmanlı tecrübesi de çok önemli bir tecrübedir ve biz malesef Osmanlı tecrübesini bilmiyoruz. Tasavvuf kültürü çok önemlidir, Batı kültürünün çok muhtaç olduğu değerlerdir”.

Evet. Son bir kaç gündür Türkiye gündeminde olan Mehmet Görmez, bizim hafızalarımızda böyle yer etmiş. Veda konuşmasının sonlarına doğru Mehmet Görmez şu temennide bulunuyordu: ‘Diyanet, Kur’an ve sünnet başta olmak üzere, asırlara dayanan kültür ve medeniyet tecrübemizi de kullanarak bir orta yol anlayışını devam ettirmeli’. Görmez’in bu temennisine yani Anadolu metodolojisine katılmamak mümkün mü?

Veyis Güngör
2 Ağustos 2017

 

 

 

 

 

 

 

Scroll naar boven
Scroll naar top