2023 yılının son çeyreğinde insanlık büyük bir sınavla karşı karşıya kaldı. Yüzyıla yakın bir süredir, kendilerine soykırım yapıldığını anlatan bir topluluğun yöneticileri, bir başka topluluğa soykırım ve etnik temizlik uyguluyor. Öyle ki, bu insanlık suçu, iletişim çağının sağladığı imkânlarla, dünya insanlığının gözleri önünde işleniyor. Ne yazık ki bu vahşet karşısında, başta Avrupa ve Amerika olmak üzere bir çok ülke, kayıtsız bir şekilde İsrail hükümetinin yanında yer aldı. Ancak, yaşanan zulüm ve yapılan haksızlık karşısında, bu yandaş ülkelerin vatandaşları, yavaş yavaş ayağa kalkıp harekete geçtiler ve sokaklara döküldüler. İnsanın içinde var olan öz etkilendi, uyandı ve küresel, çağdaş haksızlık karşısında isyan ahlâkı sergiledi.
Bu makalede, Avrupa başkentlerinde, İsrail’e karşı yapılan gösterilerden örneklerle, modern insanın özündeki hakikatin isyan ahlakı olarak harekete geçtiği anlatılmaya çalışılacaktır.
Avrupalı karar vericilerin tutumu
7 Ekim 2023 günü yapılan Hamas’ın saldırısına karşı, İsrail’in Filistin halkına başlattığı karşı saldırının daha üçüncü günü, Avrupa devletlerinin karar vericileri yaptıkları ortak açıklamalarda, “Hepimiz, Filistin halkının meşru isteklerinin farkındayız ve hem İsrailliler hem de Filistinliler için eşit ölçüde adalet ve özgürlüğü destekliyoruz” ifadelerine yer vermişlerdi.
Bu cümlelerin altına ABD Başkanı Joe Biden başta olmak üzere, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak imza koymuşlardı. Ancak, ilerleyen günlerde yukarıdaki ülkelere yenileri eklenerek, İsrail’in yanında olduklarını deklare ettiler. Yeni katılan ülkelerle birlikte İsrail’in yanında olduklarını bildiren ülke sayısı on altıya ulaşmıştı. Bu ülkeler içinde Azerbaycan, Gürcistan, Kenya, Zambiya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti gibi ülkelerin olması dikkat çekerken, İsrail ve ABD lobisinin gücü de ortaya çıkıyordu.
Liderlerin İsrail ziyaretleri
İsrail, Filistin’de sivil katliamlara devam ederken, Avrupalı liderler, açıkladıkları destek yetmiyormuş gibi, İsrail’i ziyaret ederek, zulme destek verdiler. ABD Başkanı Biden, daha önce de yaptığı açıklamalarda, “Ben bir Siyonist”im diyerek, ABD’nin İsral’in Filistin zulmü karşısında, nerede durduğunu, “Bugün burada bulunmamın basit bir nedeni var; İsrail halkı ve dünyadaki herkesin ABD’nin nerede durduğunu bilmesi. Dışişleri Bakanı (Antony) Blinken da burada. Buraya birkaç kez geldi. Ama ben şahsen gelmek istedim” sözleriyle açıkça ifade etti.
Gazze sokakları kan gölü haline gelirken, ABD’den sonra sırasıyla, Almanya Başbakanı Olaf Scholz İsrail’i ziyaret ederek, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile ortak bir basın toplantısı düzenledi. Scholz bu toplantıda, “Almanya’nın görevi İsrail’in varlığını ve güvenliği sağlamaktır” açıklamasını yaptı. İngiltere Başbakanı Riski Sunak da, Netanyahu ile görüşerek, “Sizinle dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz ve sizin kazanmanızı istiyoruz” ifadeleriyle İsrail’e desteğini belirtti. Ülkesinde Filistin’e destek yürüyüşlerini yasaklayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da, diğer Avrupalı liderler gibi, Netanyahu ile gayet samimi bir havada poz vererek, İsrail’e desteğini ifade etti.
Almanya, İngiltere, Fransa destek verir de, diğer ülkeler geri kalır mıydı? Tabii ki ‘hayır’: İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de Netanyahu’yu ziyaret ederek desteğini açıkladı.
Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis de, ülkesinin sokaklarında savaş karşıtı gösteriler devam ederken, İsrail’e giderek, İsrail’in Hamas’a karşı ‘meşru müdafaa hakkı’ olduğunu söyledi.
Avrupalı liderlerin İsrail’e destek ziyaretlerine Hollanda Başbakanı Mark Rutte ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Lideri Nikos Hristodulidis de katıldı.(*)
Avrupa ve dünya liderlerinden cesaret alan İsrail, Filistin halkına dünyada eşi ve benzeri görülmedik katliamlar yapmaya devam etti ve ediyor. Savunmasız Filistin halkını, bir taraftan hunharca öldürürken diğer taraftan, aç, susuz, nefessiz bırakarak katliam yapmaya devam ediyor. İşte bu vahşet ve dehşet verici katliamlar karşısında, İsrail’e şartsız destek veren ülke yöneticilerine karşı ve elbette İsrail hükümetine karşı, Avrupa ve dünya halklarında küresel bir öfke, nefret ve karşı koyma duruşu başladı. Filistin’de yapılan katliamların ilk haftasından itibaren, her geçen gün sayı ve gücü artarak devam eden İsrail karşıtı eylemler, Avrupa başkentleri yanı sıra diğer şehirlere de yayıldı.
İsyan ahlakın tezahürü
Avrupa sokaklarında günlerdir, haftalardır ve aylardır devam eden protestolar, yürüyüşler ve mitingler, kar tapu misali giderek küresel bir isyan haline geldi. Aylardır Amsterdam, Brüksel, Paris, Kopenhagen, Berlin, Londra, Stockholm ve Roma sokaklarında yer alan pankartlarda şu ifadeler yer aldı: “Adalet yoksa barış da yok”, “Gazze’de soykırım var”, “İşgale son”, “Şimdi ateşkes”, “Filistin’e özgürlük”, “Ateşkes”, “Biz Filistin’i unutmayacağız”, “Gazze’ye Özgürlük”, “Soykırım”.
On binlerin, yer yer yüz binlerin ve hatta Londra’da, bir milyona yakın insanın dillendirdikleri sloganlar arasında ise, “Filistin’e özgürlük”, “Çocuk katili İsrail”, “Soykırımı durdurun”, “İsrail bombalıyor, Almanya finanse ediyor”, “Gazze’nin çocukları, Filistin’in çocukları, insanlık öldürülüyor”, “Gazze, Paris seninle”, “Soykırımı durdurun” gibi ifadeler yer aldı.
Diğer ülkelerin başkentlerinin sokaklarında yürüyenler gibi, Roma sokaklarında yürüyenler de, “Filistin’e özgürlük”, “Zafere kadar intifada”, “Katil Netanyahu” ve “Terörist, faşist İsrail” sloganları attılar.(**)
Meslek gruplarının isyanı
Sokak ve meydan gösterilerinin yanı sıra, Avrupa’nın bir çok ülkesinde meslek grupları da İsrail zulmü karşısında harekete geçti. Bu doğrultuda, Hollanda’da 800’ü aşkın Hollandalı film yapımcısı, sanatçı ve aktör, Hollanda hükümetine “Soy kırımı önle” başlığını taşıyan bir ültimatom verdiler. Aralarında bir çok tanınmış ismin de yer aldığı açık mektup, “Hollandalı film yapımcıları, aktörler ve sinema sanatçıları olarak, Filistinli ve İsrailli vatandaşların yaşadığı acıları paylaşıyoruz. Hollanda hükümetinin tutumunu beğenmiyor, hükümeti İsrail’e karşı Avrupa bağlamında yaptırımlara çağırıyoruz” cümleleriyle başlıyordu.
Açık mektupta, geçici Başbakan Rutte ve Savunma Bakanı Kajsa Ollongren’nin arka arkaya yaptıkları cılız açıklamalarının, Filistin’deki zulmün durmasına yardım etmediğini, İsrail medyasında ‘Gazze’nin ortadan kaldırılacağı’ haberlerinin yer aldığı vurgulanmaktaydı.
Açık mektup şu cümlelerle bitiyordu: “Bazı İsrailli bilim insanlarının da söyledikleri gibi, İsrail’in Gazze’de yaptığı bir ‘soykırım’dır. Hollanda hükümeti, Avrupa Komisyonu’nu, savaşı bitirmeyen ve Gazze’ye insani yardım garantisini vermeyen İsrail’e karşı, Avrupa düzeyinde ekonomik ve siyasi yaptırımlar yapmaya zorlamasını talep etmekteyiz”. (***)
Diğer taraftan, İsrail zulmü karşısında, günlük yaşamda bir Avrupalı bireyin neler yapabileceği, haksızlık ve adaletsizlik karşısında nasıl mücadele verebileceği yönünde metotlar geliştiriliyor.
OneWorld kuruluşunun, Gazze için hazırladığı, ‘Bir Hollandalı bireyin yapabileceği 6 eylem’ arasında şu maddeler yer alıyor:
-Okuyup bilgi sahibi olmalısın,
-Nehirden denize kadar özgür Filistin ne demek onu anla,
-İsrail ürünlerini boykot et,
-Protesto miting ve yürüyüşlerine katıl,
-Sesini sosyal medyadan duyur,
-Somut bir eylemde yer al… (****)
Sonuç
Avrupa başkentlerinin sokakları uzun yıllardır bu tür kalabalıklara şahit olmuyordu. Çoğu zaman yer yer dondurucu soğuk havada ve durmadan yağan yağmur altında saatlerce gösteri yapan Avrupa vatandaşlarının bu davranışı, küresel haksızlığa ve adaletsizliğe karşı oluşan bir isyan ahlâkının tezahüründen başka bir şey olamazdı. Eylemlere katılanların bir bölümü Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar olsa da, önemli bölümü yerlilerden oluşmaktaydı. Açılan pankartlara hakim olan kavramlar, yani özgürlük ve adalet, insanın varoluşunda gizli hakikatin bir şekilde harekete geçmesi, uyanması olarak yorumlarsak, olayı abartmış olmayız elbette…
İnsan, yaratılış itibariyle haksızlık karşısında susmayıp, isyan halinde harekete geçmektedir. İsyan ahlâkının uyanışında, insanların dili, dini, rengi, kültürü, coğrafyası söz konusu değildir.
Bu gerçeği, son üç aydır, İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırımda müşahede ettik. Karşımıza küresel bir isyan ahlâkı çıktı. Bu isyan sadece Müslüman ülkelerle ve Avrupa ülkeleriyle sınırlı kalmadı. Örneğin, Güney Afrika, İsrail’i, Gazze’de Soykırım Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle, Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’na taşıdı, dava açtı.
Bu gelişmelere ilaveten, İspanya ve Belçika’nın, İsrail’e ‘Katliamı durdurun’ çağrısına, İrlanda ve Malta da katılarak, dört ülke Avrupa Birliği Konseyi Başkanına ortak bir mektup yazarak “İsrail katliamını durdurun” çağrısını yaptılar.
Zulmün ilelebet olmayacağı anlaşılmaya başlandı. İsrail’in, savunmasız Filistinlilere reva gördüğü insanlık dışı uygulama, on binlerce sivilin hayatını kaybetmesi, bir ülkenin yeryüzünden silinme hareketi ve buna destek veren dominant güç odakları, esasen küresel sistemin istikrarsızlığı ve bir çıkmaz içinde olduğunu göstermektedir. Ümidimizi canlı tutan, bu küresel haksızlıklara ve yanlışlıklara karşı sesini yükselten ülkeler ve dünyanın farklı yerlerinde özlerinde taşıdıkları hakikatin harekete geçmesiyle ortaya konulan isyanın, yani ahlaki davranış ve duruşu sergileyen milyonların olmasıdır.
REFERANS DERGİSİ OCAK 2024
Veyis Güngör
7 Ocak 2024
(*) TRT HABER, “İsrail’e destek için sıraya girdiler”, https://www.trthaber.com/haber/dunya/israile-destek-icin-siraya-girdiler-806669.html
(**) “İtalya ve Malta’da binlerce kişi Filistin’e destek için bir araya geldi”. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/italya-ve-maltada-binlerce-kisi-filistine-destek-icin-bir-araya-geldi/3020101
(***) Güngör, V. “Batı Vicdanını mı kaybetti?”, https://www.eurovizyon.co.uk/bati-vicdanini-mi-kaybetti-makale,9997.html?fbclid=IwAR1wWZY1PIGDaMd0urUULx3VGe9suaSwBp5B54smzRXric1ZnD5dkBjhB5U
(****) Güngör, V. “Hollandalı bir bireyin Gazze için yapabileceği altı eylem…”