Mülteciler ve göç hareketliği küresel bir sorun olarak günümüz insanının gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Esesan bu sorun yeni olmayıp, insanlık tarihi kadar eskidir. Çağımızda ise göç hareketliliği yoğun olarak Afrika ve Orta Doğu’dan Avrupa’ya yönelik yaşanmaktadır. Ülkeler, hükümetler, uluslararası teşkilatlar mülteci sorununu çözmek için çeşitli önlemler almakta ve bazı anlaşmalar yapmaktadırlar. Ancak imzalanan uluslararası anlaşmalara rağmen mülteci sorunu bazen kuralacak hükümet koalisyonlarını bile alt üst ediyor. Kilitliyor. İşte bu kilitlemenin tipik bir örneği bu hafta başında Hollanda’da yaşandı.
Hollanda seçimlerinin üzerinden tam doksan gün geçti. Hükümet hala kurulamadı. Koalisyon çalışmaları ikinci kez başarısız oldu. Dört parti; Yeşil Sol, VVD Demokrasi için Halk Partisi, CDA Hristiyan Demokratlar Birliği, D66 Demokrat 66’nın liderleri günlerce hükümeti kurmak için görüştüler. Ancak müzakereler sonuçsuz kaldı. Pazartesi akşamı yapılan açıklamada ikinci defa görüşmelerin tıkandığı söylendi. Ve bu defa Yeşil Sol Partisi oyun bozucu olarak ilan edildi. Üzerinde anlaşma sağlanamayan konu ise mülteci akını ve göç olarak gösterildi.
Hatırlanacağı üzere 15 mart seçimlerinden sonra muhtemel hükümet alternatifini deneyen bakan Edith Schippers liderler arasında koalisyonu sağlayamayınca görevinden ayrılmıştı. Daha sonra Koalisyon oluşturma görevi Herman Tjeenk Willink’e verilmişti. Ne yazıkki bay Willink de yoğun gayretlerine rağmen bu görevi başaramadı. Pazartesi akşamı yani doksan gün sonra koalisyonun dört partiyle olamayacağını Temsilciler Meclisi Başkanı Khadija Arib’e sundu. Bay Willink kararını aynı zaman da Kral Willem-Alexander’a da iletti.
Hollanda demokrasi geleneği tarihi koalisyonlara alışık olduğu için yönetimlerde kriz filan oluşmuyor. Hükümet kurma görüşmeleri aylarca sürebiliyor. Bu durum Avrupa’nın diğer ülkelerinde de var. Örneğin komşumuz Belçika’da 2010 yılında yapılan seçimler sonrasında da uzun bir süre hükümet kurulamamıştı. Ülke hükümetsiz kalmıştı. Gerçi Hollanda da 1977 yılında benzer bir süreç yaşamış, uzun süre hükümet kurulamamış ve 208 gün sonra hükümet kurulmuştu.
Son koalisyon görüşmelerinin kırılma noktası Avrupa’ya yönelen göç dalgaları oldu. Yeşil Sol Partisi göç ve mülteci konusunda yani Kuzey Afrika’dan Güney Avrupa’ya yükselen göç akımında Avrupa genelindeki uygulamalar ve sözleşmelere sadık kalınmasını istiyor. Buna karşılık özellikle CDA ve VVD ise Kuzey Afrika yönetimleriyle anlaşarak göçmenlerin o ülkelerde tutulması ve ihtiyaçlarının karşılanmasını istiyor. Yeşil Sol Partisi bir adım daha ileri giderek siyaset ve savaş maduru insanların Avrupa’ya iltica edebilmelerini savunuyor. Bu konuda anlaşamayınca da koalisyon görüşmeleri tıkanıyor.
Peki şimdi ne olacak? Üç aydır dört parti lideri ile sürdürülen hükümet kurma çalışmalarının başarısız olmasından sonra yeni alternatifler dillendirildi. Yeşil Sol’un olmadığı VVD, CDA, D66 ve CU (Hristiyan Birlik) koalisyonu. Ancak bu tam çoğunluk hükümeti olmuyor. Bir başka koalisyon ise VVD, CDA, D66 ve PvdA ortaklığı. Elbette 150 kişilik Temsilciler Meclisinde 28 ayrı parti olursa, bu partilerin içinden çoğunluğu sağlamak oldukca zor.
Evet, Hollanda’da hükümet kurma görüşmelerinde de açıkca görüldüğü üzere, uluslararası mülteci akını ve göç siyasetin gündeminde yerini korumaya devam ediyor. Mülteci akını ve göç seçim sürecinde de bazı siyasi partilerin malzemesi olmuştu. Demek ki, bulunduğunuz ülkenin refah düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun, dünyanın bir başka yerinde yaşanan olaylar ve neticesinde yaşanan göç yani mülteci akını sizin de yaşamınızı etkiliyor. Koalisyon tüm dünyada adaleti sağlayan bir sistem inşa edilmesi gerekiyor. Adaletin sağlanmadığı bir dünya, tüm insanlığı rahatsız etmeye devam edecektir. Huzur bulunamayacaktır.
Veyis Güngör
14 Temmuz 2017