Son bir aydır, sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi, Fransa başta olmak üzere, Avusturya merkezli terör saldırılarına şahitlik etmekteyiz. Farklı şehirlerde gerçekleşen kanlı terör olaylarında iki önemli nokta dikkat çekiyor. Bunlardan birincisi, saldırganların cihatçı motiflere sahip olmaları, ikincisi de seçilen yerlerin dini merkezler ve çevresi olması. Bu ortak özelliğin tesadüf olması mümkün değil. Bununla varılmak istenen sonuç, hiç şüphesiz Müslümanlarla diğerlerinin arasının iyice açılmasıdır.
Saldırılar, Charlie Hebdo dergisinin
eski merkezi civarında iki kişinin bıçaklanmasıyla başladı, Paris yakınlarında
tarih ve coğrafya öğretmeni Samuel Paty’nin
vahşi şekilde öldürülmesiyle devam etti. Nice‘deki
Notre Dame Kilisesi‘nde meydana
gelen bıçaklı eylem ve hafta başı Viyana
merkezde, sinagog çevresindeki silahlı saldırı, bu sürecin son halkası oldu.
Eylemler sonrası, ölen suçsuz insanlar, yaralananlar, dehşet dolu anlar,
kaçışanlar, korku içinde olanlar hep televizyonlarda şahit olduğumuz kareleri
oluşturdu.
Saldırıların hemen arkasından yapılan açıklamalarda verilen genel mesaj
şuydu:
‘Avrupa’nın İslamcı (!) terörle karşı
karşıya kaldığı ve cihatçılarla mücadelenin artırılarak devam edeceği’
Siyasiler, özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yaptığı açıklamalarla, Avrupa değerlerine karşı topyekûn bir saldırının olduğunu söyledi. Devamında Avrupa Birliği üyesi ülkelerin liderlerinin ortak açıklaması geldi ve şu mesaj yer aldı: “Biz Avrupalı liderler, Fransa’daki terör saldırısı nedeniyle şoke olduk ve üzüntü duyduk. Ortak değerlerimize yönelik bu saldırıyı en şiddetli şekilde kınıyoruz.”
Yaşanan terör saldırılarını bilimsel olarak analiz edenler de oldu. Örneğin, Utrecht Üniversitesi’nden terör uzmanı Prof. Dr. Beatrice de Graaf, “…IŞID taktik değiştirdi. Daha fazla eylem yaparak gri alanı ortadan kaldırmak istiyorlar. Müslümanlarla diğerlerinin arasında bir boşluk oluşmasını, her şeyin siyah beyaz olması için çalışıyorlar. Son eylemlerde seçilen hedefler (okullar, kiliseler, sinagoglar, medya) yani batının değerleri ve özgürlük sembollerine yapılan saldırılar, taktik değişikliğini açıkça gösteriyor” dedi.
Şimdi sormak lâzım: Eğer lanet olası teröristler Müslümanlarla diğerlerinin
arasını iyice açmak istiyorlarsa, (ki mantığa yatkın), o zaman siyasiler ve
akil kişiler, Müslümanları töhmet altında bırakacak açıklamaları neden
yapıyorlar?
Kaldı ki Müslümanlar, muhtemel pis oyuna gelmeyeceklerini, hafta başında Viyana’da meydana gelen saldırıda canları pahasına ispatladılar. Çatışmaların yaşandığı ve mermilerin kol gezdiği anda, iki Yozgatlı Türk, kendi yaralarını umursamadan, yaralı bir polisi ambulansa taşıdılar ve bir kadını kurtardılar.
Dolayısıyla, bu yorumu da atlamayarak, Paris,
Nice ve Viyana saldırılarının neyi hedefliyor sorusunu, aşağıdaki tespit sorular
doğrultusunda bir kez daha düşünmeliyiz.
– Avrupa ülkelerinin, ‘Terörle
Mücadele ve Güvenlik Koordinasyonları’, ülkelerindeki radikal grupların ve
şahısların faaliyetlini çok yakından bilmeleri ve takip etmelerine rağmen, bu
tür terör eylemlerinin gerçekleşmesini nasıl açıklayacağız?
– Avrupa’da hükümetlerden rahatsız olan başta Fransa’da ‘Sarı Yelekliler’ olmak üzere, iklim politikaları karşıtları,
çiftçiler, kovid-19 önlemleri karşıtları gibi grupları nasıl sakinleştireceğiz
sorusu tartışılırken, terör saldırılarının bir anda ortaya çıkması Avrupa’da
gündem değiştirilmesi olarak yorumlanabilir mi?
– Avrupa’da ırkçı ve aşırı sağ siyasi grupların, her geçen gün güçlenmeleri Avrupa
değerleri ve demokrasi için ciddi bir problem iken, terör olaylarının bu
grupların ekmeğine yağ sürmesi tesadüf müdür?
– Avrupa ülkelerinin geçmişleriyle yani sömürge dönemleriyle hesaplaşması ve Almanya’dan
örnek almaları siyaset ve medyanın gündemindeyken, Paris, Nice ve Viyana
saldırıları da neyin nesidir?
– Avrupa Birliği ülkeleri, uzun zamandır Avrupa’nın mülteci politikaları ve son
salgın sürecinde Doğu-Batı, Kuzey-Güney olarak fikir ayrılığına düşmüş ve bir
kriz oluşmuşken, Müslümanlar ve diğerlerinin aralarının açılması için arka
arkaya kanlı terör eylemlerinin meydana gelmesi nasıl izah edilebilir?
– Her ne kadar Avrupa medyasında fazla yer almasa da, Viyana saldırısından hemen sonra, Kabil Üniversitesi Hukuk Fakültesine yapılan bombalı saldırı ile, masum 35 kişinin yaşamını yitirmesi de insanı derin derin düşündürmektedir.
Veyis Güngör
5 Kasım 2020