Avrupa, daha doğrusu Paris, geçtiğimiz hafta sonu 1968 Mayıs’ından sonra en sert ve şiddete başvuran halk eylemlerine şahit oldu. Eylemler, başta Fransa’nın değişik şehirleri olmak üzere, Belçika ve Hollanda’ya da yansıdı. Sokaklara, sarı yeleklerle çıkan göstericiler, araçları ve işyerlerini yaktılar. Yolları kapattılar. Polis yer yer göstericilere sert bir şekilde müdahale etti. Eylemlerde 81’i polis olmak üzere 263 kişi yaralandı ve 412’si Paris’te olmak üzere 682 kişi de polis tarafından gözaltına alındı.
Peki, ‘Sarı Yelikliler’ olarak bilinen bu grup nereden çıktı? İdeolojileri var mı? Bu insanların ortak değerleri var mıdır? Varsa nedir? Hızlı bir şekilde insanlar nasıl sokağa çekildi? Yapılan protestolar gerçekten, hayat pahalılığına karşı yapılan bir isyan mı? Fransa’da başlayan ‘Sarı Yelekliler’in gösterileri Belçika, Hollanda ve Almanya’da nasıl karşılık buldu? Bunlara benzer onlarca soru sorulabilir elbette.
İsterseniz önce bu hareketin, yani Paris sokaklarını dumana boğan Sarı Yelekliler hareketinin nasıl başladığına kısaca değinelim. Karşımıza iki isim çıkıyor: bayan Jacline Mouradd ve kamyon şoförü Eric Drouet.
Jacline Moueadd, Fransa’nın Betonya bölgesinde ikamet ediyor. 18 Ekim 2018 tarihinde Cumhurbaşkanı Macron’a seslenen bir video yayınladı. Moueadd mesajında “Yeter artık” diyor ve Fransa’nın ekonomik gidişatından şikayet ediyordu. Moueadd’ın videosu, sosyal medyada geniş yankı buldu. İzlenme sayısı 6 milyonu aştı. İnsanlar seslerini yükseltmeye başladılar. Sonra, kamyon şoförü Eric Drouet da akaryakıt zammını protesto etmek için bir çağrı yaptı. Görünürde, bu şekilde Sarı Yelekli protestocular sokaklara indiler. Fransız polisiyle karşı karşıya geldiler. Bu hareket Belçika ve Hollanda’da (cılız da olsa) karşılık buldu.
Hafta sonu dünya televizyonlarının ana konusu olmayı başaran Sarı Yelekliler ne istiyorlar? Göstericilerin ortak istekleri nedir?
Fransa, Belçika, Hollanda ve Almanya’daki Sarı Yelekliler organizatörlerinin sosyal medyadan ortak paylaştıkları çağrı şöyle: “Binlerce insanı yaşam belirsizliğine sevkeden hükümet politikalarına karşı ol”. “Hayat pahalılığına karşı, siyasi renk belirtmeden sesini yükselt”. “Bir elin parmağını kırabilirler, ama bir yumruğu kıramazlar”.
Eylemcilere göre, Avrupa’da hayat her geçen gün pahalanıyor. Hükümetlerin ekomini politikaları bu pahalılığı önleyemiyor. Vergiler yükseltiliyor. Büyük şirketlere vergi indirimleri yapılıyor. Geliri düşük ailelere kira yardımları kısıtlanıyor.
Sarı Yelekliler hareketini, halk ile elit arasındaki kırılmanın işaretleri olarak değerlendiren, Sosyal Coğrafyacı Christophe Guilluy şunları söylüyor: “1980’den itibaren ekonomiyi altüst eden küreselleşmenin bedeli, tahmin edildiğinden daha ağır olacak. Avrupa ve Amerika’da sadece işçi sınıfı ya da düşük gelirliler değil aynı zamanda alt orta sınıf da zorlanacak”.
Christophe Guilluy’a göre, elimizde olayları durduracak bir ilaç veya çözüm yok. Ama, eylemcileri Macron’un sözcüsü Benjamin Griveaux’un yaptığı gibi, aşağılamak yerine, şikayetlerini ciddiye almak gerekiyor. Guilluy, Griveaux’un “sigara içen ve mazot kullanan adamlar, 21. Yüzyılda Fransa’yı temsil edemez” ifadeleri talihsiz açıklamalar olduğunu düşünülüyor.
Sarı Yelekliler hareketi bize, Avrupa’da var olan bir sosyal rahatsızlığın haberini veriyor. Vatandaşta, karar vericilere ve siyasi partilere bir güvensizlik hakim. Bunlara kızgınlık var. Diğer taraftan, Sarı Yelekliler hareketinin, tam da Avrupa’da bir değişim sürecinin istendiği dönemde ortaya çıkması oldukça manidar. Her geçen gün, yavaş yavaş orta sınıfın ortadan kalkması, bu hareketin halkla elitler arasında bir sürtüşmenin de habercisi olduğuna işaret ediyor. Yani neoliberalizme karşı bir baş kaldırma hareketi.
Öyle görülüyor ki, her ne kadar Macron geri adım atmış olsa da, Sarı Yelekliler hareketi devam edecek. Nihayet önümüzdeki hafta sonu Sarı Yelekliler tekrar sokaklara, hem de daha kalabalık bir şkeilde, ineceklerini duyurdular. Bu noktada mesele, Sarı Yeleklileri kınamak veya kınamamak meselesi değildir. Mesele, bu işin arkasında olanları tahmin etmektir. Olayların, düşündürücü ve ürkütücü olan yönü ise, Avrupa’da popülizmin hakim olmasını isteyenlerin, bu tür grupları kolaylıkla sokağa dökebilecekleridir. Öyle ümit ediyorum ki, Amerika’da olduğu gibi, Avrupa’da da çatışma, korku ve kaostan fayda umulan bir sürecin başlatılmamasıdır.
Eğer, Sarı Yeliklikler hareketi, ‘Avrupa Ordusu’ fikrini dillendiren Macron’un cezalandırılması ise, işimiz zordur.
Veyis Güngör
7 Aralık 2018