Geçtiğimiz hafta, ünlü Türk sosyal bilimci Şerif Mardin hayatını kaybetti. Kitaplarından ve sosyal meselelere yaklaşımlarından tanıdığım merhum Mardin hocaya Allah’tan rahmet dilerim. Sosyal bilimci Şerif Mardin hocayla ilgili elbette çok şey yazılacak. Vefatından hemen sonra hakkında yazılanlardan bir kaç görüşü aşağıda paylaşacağım. Ama önce konuyla ilgili bir iki hatırayı da burada ifade etmem isterim.
Üniversitenin birinci veya ikinci sınıfındayım. Sosyal bilimlerle yeni tanışmışım. Bu alanda elime geçen her kitabı okumaya çalışıyorum. Örneğin Taha Akyol’un ‘Tarihten Geleceğe’ kitabını belki bir kaç kez okumuşumdur. Burada başta Erol Güngör olmak üzere Mümtaz Turhan, Ziya Gökalp, İbn-i Haldun gibi sosyal bilimcileri daha yakından tanımam gerektiğini öğrendim. Hatta okulun ikinci sınıfında “Ziya Gökalp’in Terbiye ve Eğitim Görüşleri” konulu Hollandaca bir de ara tez hazırladım. O yaşta, bu tezle Türk Ocakları’nın Ziya Gökalp ödülüne layık görüldüm…
Yine bu yıllarda Amsterdam’dan bir grup arkadaşla Frankfurt’da yaşayan ve fikirlerine önem verdiğimiz bir ağabeyimizi ziyarete gittik. Frankfurt merkez tren istasyonu yakınlarında oturduk uzun uzadıya sohbet ettik. Türkiye’nin meselelerini analiz etti ağabey. Neden sonra, bana hangi kitapları okuyorsun? sorusunu sordu. Ben de ‘Şerif Mardin’in Din ve İdeoloji’ kitabını okuyorum cevabını verdim. Ağabey ‘aman ha, aman ha, bırak o kitabı okumayı’ deyiverdi. Neye uğradığımı anlayamadım. Yanlış bir iş yaptığım duygusuna kapıldım o an. Neden sorusunu da soramadım o günkü teşkilat anlayışıyla. Ağabey beni zararlı fikirlerden korumak istiyordu elbette. Ağabeyin bu çıkışını yıllarca unutamadım…
Aynı yolculuk esnasında, bir arkadaşım araçtan dışarı bir pet şişe fırlatmış, ben de ona ‘bu yaptığın çok primitif bir davranış’ diye tepki göstermişim. Yıllar sonra hatırlattı bana. Ben unutmuştum elbette. Ama o bir daha yollara bırak pet şişe atmayı bir kağıt parçası bile atmamış. Zira o yıllarda sosyal bilimlerde öğrendiğim yeni kavramları sürekli not ediyordum. Pratikte kullanmaya çalışıyordum.
Şerif Mardin’in ölümünden hemen sonra yapılan değerlendirmelere gelince. Öğrencisi Vedat Bilgin şu cümleleri kurmuş: ‘Türkiye’nin sosyolojik dönüşümünü resmi ideolojiye ve kültürel hegemonyaya rağmen yazan’ bir kişiydi Şerif Mardin. Atilla Yayla hoca da Şerif Mardin’le ilgili ‘Mardin gerçek bir bilim ve fikir insanıydı. Kemalist tahakkümün zihinlere giydirmeye çalıştığı pozitivist modernleştirmeci gömleği ilk çıkaranlardandı. Bir ara siyasetin dehlizlerinde kaybolma ve rotasını şaşırıp CHP zihniyetine esir düşme tehlikesi yaşadı. Tehlikeyi çok geç olmadan gördü ve asıl işine döndü’ diyor.
Talip Küçükcan da ‘dar kalıplara sıkışmış Türk akademiyasında özgün çalışmalar yaptı, eserler bıraktı Şerif Mardin’ diyor.
Evet, geçtiğimiz yıllarda vefat eden Halil İnalcık hoca ve geçen hafta kaybettiğimiz Şerif Mardin hoca Türk bilim ve düşünce dünyasının ağır ve değerli isimlerindendir. Her ikisinin ortak özelliği uğraştıkları alanda derinlemesine bilgi sahibi ve uzman olmaları. Her ikisi de bilgilerini ve tecrübelerini Türk toplumunun sorunlarının çözümü için kullanmışlardı. Bu yönde çözüm merkezli metod ve modelleri önermişlerdi.
Bu iki ortak özellik bile günümüz Türk aydınlarına örnek olarak yeter.
Veyis Güngör
9 Eylül 2017