Geçen hafta yapılan 53. Amsterdam Tartışmalarında sivil toplumun hakkıyla bilinmeyen gücü tekrar gündeme geldi. Devletin küçüldüğü, bu karşın sivil toplumun gücünün giderek arttığı bir tarih sürecinde yaşadığımız gerçeğine dikkat çekildi. Ve uluslararası sistemde devletin gücünün % 10’u geçmediği ve yeni dünyayı da yumuşak güç olarak tabir edilen sivil toplumun şekillendireceği söylendi.
Sivil toplumun önemi ortadayken, örneğin Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde buna değer verilmekte midir? Yani Avrupa’daki ve Türkiye’deki STK’lar Türkiye-AB ilişkilerinde arzu edilen rolü oynuyorlar mı? Hele bu soru, Türkiye-AB bazı üye ülkeleriyle son bir iki yıldır yaşanan gergin ilişkiler göz önüne alındığında daha da önem kazanıyor. Bu soruya cevap vermeden önce konuyla ilgili bir çalışmamızı burada ifade etmeliyim.
Türkiye’nin AB’ye üyelik ilişkilerinin yeniden hızlandığı 2000’li yılların başıydı. Bugün birisi Adana Milletvekili (Prog. Dr. Talip Küçükcan) diğeri de İzmir Milletvekili (Hüseyin Kocabıyık) olan dostlarımın da yer aldığı bir ekiple alan araştırması yapmıştık. Araştırma “Hollanda Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve Türkiye-AB İlişkilerine Bakışları” başlığını taşıyordu. Araştırma, 100 Türk Sivil Toplum Kuruluşu üzerinde, 65 soruluk bir anketle gerçekleştirilmişti.
Sözkonusu araştırmada konumuzla direk ilgili olan soru ve cevap şöyleydi:
Türkiye’nin AB üyeliği sürecine katkıda bulunabilecek ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz?
a. Türk kültür ve sanatını tanıtan etkinlikler yapıyoruz % 27.8,
b. Hollandalı sivil toplum örgütlerini etkilemeye çalışıyoruz % 7.4,
c. Hollanda’da siyasal partiler ve medya kuruluşlarını etkilemeye çalışıyoruz % 16.7,
d. Bu amaçla herhangi bir etkinlik yapmıyoruz % 22.2.
Cevaplardan da görüleceği üzere Türk STK’ları Türkiye-AB üyeliği sürecinde ellerinden geleni yapmaya meyilliydiler. Ancak, Türk STK’larının bu niyeti ne Türkiye ne de AB üye ülkeleri tarafından iyi yönetilemedi, değerlendilmedi. Bunda suç elbette sadece karar vericilerin değildir. Bütün olumsuzluklara, özellikle son aylarda yaşanan gelişmelere rağmen Avrupa Türk sivil toplumu güçlüdür. Harekete geçirilebilir. Ancak gücünün farkına varması gerekiyor. İki örnekle bu gücü tarif etmeye çalışayım.
Ankara ve Den Haag’la ilişkileri iyi olan bir arkadaşımın yaşadığı bir örnek şöyle. 15 Temmuz hain darbesinden sonra Ankara’dan bir siyasi heyet Hollanda’ya gelmek ister. Büyükelçimiz olmadığı için vekili vardır. Vekil ve yardımcıları Türk heyetine bir program yaparlar. Taslak olan programda bir çok görüşme teyid edilmemiştir. Program bir vesileyle arkadaşa ulaşır. Sivil ilişkilerini kullanarak Hollanda düşünce kuruluşları ve bazı gazetecilerin de yer aldığı iki günlük dolu dolu bir program oluşur. İki program arasında gözle görülür bir fark vardır. Ancak yapılan program teknik nedenlerden dolayı iptal edilir.
İkinci örnek ise bizzat benim tecrübem. Geçen hafta TASAM’ın Hollanda programı vardı. Bazı düşünce kuruluşları ve siyasilerden randevü alınması gerekiyordu. Vakit çok geçti. Alanı tanıdığı ve tecrübesi olduğuna inandığım bir dostuma, özel ilişkileri kullanarak randevü almasını rica ettim. Ziyaret ile ilgili kısa bir bilgi notu hazırlayıp gönderdim. Hedemifimiz kısa günde üç düşünce kuruluşundan radevü almaktı. Bir hafta gibi bir zamanımız vardı. Aralık ayıydı. Kolay olmayacaktı. Ve dostumdan randevü gününe bir gün kala mejas geldi. Cevap olumsuzdu. Bir günüm vardı. Siyasette bir gün çok şeye gebeydi. Ofise giderken, yolda iki tandığımı aradım. Meseleyi kısaca anlattım ve bilgi notunu gönderdim. Öğle saatlerine doğru üç ayrı kuruluşu daha aradım. Toplam altı kuruluşu aramış oldum. Ve öğleden sonra cevaplar gelemeye başladı. Hollanda Parlamentosu, iki düşünce kuruluşu ve bir de siyasi katılım kuruluşuyla randevü yapılmıştı. Diğer yapılan iki randevü ile program dolmuştu. Bütün bunlar üç dört saat içinde olmuştu. Benim için büyük bir tecrübeydi bu. Farkında olmadığımız ve optimal değerlendirilmeyen gücümüzün keşfedilmesiydi aynı zaman da. İyi bir ders aldım.
Evet, iki örnekte de görüldüğü üzere sivil toplumun gücü keşfedilmeyi bekliyor. Bu yumuşak güç Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde de değerlendirilmelidir.
Veyis Güngör
16 Aralık 2017