Hiç alışık olmadıǧımız, hiç hesap etmediǧimiz günler yaşıyoruz. Bir haftadır evlerdeyiz. Acil ihtiyaçlar dışında mümkün mertebe dışarı çıkmıyoruz. Çıksak bile, insanlarla aramızda bir buçuk metre mesafe kuralını uygulamaya çalışıyoruz. Uzmanların önerilerine, el yıkama başta olmak üzere temizliǧe özen gösteriyoruz. Beslenmemize de hassaten bir düzenleme getiriyoruz. Neler yediǧimizi düşünmeye başladık. Daha fazla uyuyor, dinleniyoruz.
Yeni bir yaşam tarzı
Son bir haftadır, sosyal ilişkilerimizi dijital yoldan devam ettirmeye
başladık. Toplantılarımızı hangouts, whatsApp gibi programlar üzerinden yapıyoruz.
Hayatımızda belkide hiç olmadıǧı kadar sosyal medyadayız. Bazen, bir saat
içinde gelen mesajların sayısı elliyi geçiyor. Hepsini okumanız, seyretmeniz,
cevap vermeniz imkan dahilinde deǧil. Zaten, gelen bilgilerin çoǧunluǧu yalan
ve yanıltıcı. Televizyon seyrediyoruz. Telefon görüşmelerimiz daha da arttı. Evet,
son bir haftada hayatımız alt üst oldu. Günlük yaşamımızda hızlı bir şekilde radikal
deǧişiklikler zuhur etti. Yaşam şeklimizi, alışkanlıklarımızı yeniden gözden
geçiriyoruz. Tehditler ve ümitler
arasında gelgitleri yaşıyoruz. Yeni bir yaşam tarzı işaret ediliyor. Sınırsız
tüketimden vazgeçmemiz tavsiye ediliyor.
Karar vericiler, hekimler, saǧlık çalışanları, güvenlik birimleri ve diǧer sorumlular olaǧanüstü bir enerji sarfederek, çalışmalarına devam ediyorlar. Devlet pandemi salgınına karşı radikal kararlar almaya devam ediyor. Bunun yanısıra, uzmanlar, düşünürler, bilim insanları, araştırmacılar da büyük bir özveriyle olayın üzerine gidiyorlar. Karşı karşıya olduǧumuz salgını, krizi anlama, anlamlandırma ve kitlelere anlatma gayreti içindeler.
Serbest Pazar ekonomisi felekatler getirmiştir
Dünyayı sarsan pandemi salgının ortaya çıkışı, yayılışı ve insanlıǧa
verdiǧi zarar, ‘komplo teorilerini bir kenara bırakırsak’, farklı
kesimler tarafından anlamlandırılıp, yorumlanıyor. Bu deǧerlendirmeler
arasında, ‘artık Serbest Pazar ekonomisinin felaketlerden başka bir şey getirmediǧinin
anlaşılması’, ‘develetin teknokratlaştıǧı’, ‘demokrasinin yeniden gözden
geçirilmesi’, ‘eski alışkanlıklarımıza, geleneklere geri dönülmesi’ gibi yorumlar
yer almakta.
Her yıl milyonlarca insan ölüyor
Yorumlar arasında yer alan, yıllardır yapılan ikazlara, hatırlatmalara
kulak asılan ve insanlıǧı olumsuz yönde etkileyecek olası tehlikeler de
sıralanıyor. Örneǧin, Roma Kulübü üyesi Wouter van Dieren, Trouw gazetesinde
(23/3/2020) yayınladıǧı yorumunda şu bilgileri veriyor: “her yıl 500.000 insan
normal grip salgınından, 50 milyon insan da yetersiz beslenmeden hayatını kayıp
ediyor. Milyonlarca insan iklim krizinden göç ediyor ve yollarda, hiv, kanser,
ebola, malari’den fareler gibi patır patır ölüyorlar… İklim deǧişiklikleri
sonucu kaybolmaya yüz tutan şehirler, doǧal kaynakların sorumsuzca harcanması,
içme suyu eksikliǧi, toprakların verimliliǧini kaybetmesi gibi konularda
yapılan uyarılara kulak asıldı… Enerji geçisi, hammaddeler için yapılan savaşların
sorumlusu Serbest Pazar ekonomisidir… Bugüne kadar tehlike çanlarının çalmaması,
krizin her zaman bizden uzak olmasıydı… Modernitenin zihnimeze kazıdıǧı, risksiz
bir toplum hayali yıkılmış oldu…”.
Musibeti rahmete dönüştürmek…
Diǧer taraftan, pandemiye bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşan eski Diyanet
İşleri Başkanı ve İslam Düşünce Enstitü’sü Başkanı Prof. Dr. Mehmet Gözmez şu
deǧerlendirmeyi yapıyor: “…bugün insanlık küresel bir salgınla karşı
karşıyadır. …Tarihte bu tür mesele ve musibetlerde korkuları yenmek, endişeleri
bertaraf etmek, ancak sadece dinin verdiği yüksek manayla mümkün olmuştur… İlahi
vahyi bir bütün olarak ele aldığımızda; insanı, vahyi ve kâinatı birlikte ele
aldığımızda her şeyden önce bu tür musibetler birer ilahi adet değil birer
ilahi ayettir. …Eğer biz (süreci) doğru okursak, bütün bu başımıza gelenleri
ayet olarak değerlendirirsek bütün bu anlamlar doğru olacaktır. Zengin anlamlar
haritası insanlığı kendisi üzerinde yeniden düşündürtecek ve yaşadığımız bu
musibeti rahmete dönüştürecektir”.
Evet, insanlıǧın karşı karşıya kaldıǧı tehlikeli pandemi, bir anda günlük yaşam tarzımızı altüst etti. Yeni davranış ve iletişim biçimlerini hayatımıza soktu. Neye uǧradıǧını anlayamayan insan, yaratılışı gereǧi yeni şartlara uyum saǧlamaya başladı. Tüketim, sömürü ve israf düzeni insanlıǧın başına felaketler getirmeye devam ediyor. Musibetler, bize bir kez daha, merhamet ve insan-vahiy-tabiat merkezli Türk-İslam dünya görüşünün güncellenmesi ve yeniden yorumlanmasını göstermiştir.
Veyis Güngör
24 Mart 2020